Buğday ekim alanları 10 yıl önce 9 milyon hektar iken 2021 yılında 6.8 milyon hektar seviyesine düşmesi üretimin sürdürülebilirliği ve arz güvenliği açısından riskten öte tehlike oluşturmaktadır. 2021 yılı üretime verilen destek ve oluşturulan fiyatlar 2022 yılında buğday ekim alanlarında % 10’luk bir artış sağlamış ancak Ülke ihtiyacına cevap verecek ekiliş alanına henüz ulaşmamıştır. Buğdayın stratejik ürün olduğu gerçeğinden hareketle buğday üretiminden uzaklaşılmasının doğuracağı gıda arz güvenliği sorununu bertaraf etmek için Bakanlığın sebep oluşturması gerekir.
Türkiye’de 2021-2022 üretim sezonunun buğday üretimi açısından geçen yıla göre oldukça olumlu geçtiğini söyleyebiliriz. Geçen yıl TUİK rakamlarına göre 17 milyon ton dolayında olan buğday üretiminin bu yıl 19,5 milyon tonlar düzeyinde gerçekleştiği tahmin edilmektedir. Bunda da en büyük faktör buğday yetiştirme sezonunda düşen yağış miktarı ve dağılımının geçen yıla göre çok daha iyi olmasından kaynaklanmıştır. Ayrıca buğday üreticisinin 2021 yılında oluşan fiyatlarla diğer ürünlere göre karlılığının artmasıyla % 10’luk ekim alanlarındaki artışta etkili olmuştur. 2022 yılında buğday verimi ve TMO’nun alıma yerinde müdahalesiyle 2023 yılı ekim alanları daha da artacaktır.
Tüketiciyi korumanın, üreticiyi korumadan geçtiği daima göz önünde bulundurulmalıdır. Arz güvenliğinin olmadığı bir ortamda tüketicinin korunmasından ve gıda güvenliğinden bahsedilmesi işin edebi yanıdır. Tüm bu sebeplerle tüketiciyi ve üreticiyi koruma rolünün dengelenmesi ve psikolojik sınırların ötesinde gerçekçi yaklaşımlar ortaya konulması daha gerçekçi olacaktır.
Buğdaya verilen ve yıllardır aynı kalan 5 kuşluk desteğin 10 kuruşa çıkarılması yaklaşımı önemlidir.Ancak üreticide hissedilir ve buğday üretimine yönlendirici bir etki oluşturması için bu rakamın acilen en az 25 kuruşa yükseltilmesi elzemdir. Kime göre; tarım camiasına göre. Ayrıca yağışa dayalı, kuru tarım koşullarında (nadas-iki yılda bir ürün alınması) üretim yapan Orta Anadolu ve geçit bölgelerinin bu alanlarında ürün desteği yanında, alan desteği de verilmesi dezavantajlı bu bölgelerde buğday üretiminin sürdürülebilirliği açısından hayati bir gerekliliktir.
Son yıllarda yapılan 7-9 milyon ton buğday ithalatında kazanan ithal ettiğimiz ülkelerin çiftçileridir. Üretemediğimiz kadar dünya fiyatlarında artış yükselmektedir. 8 yıldır ton başına verilen 50 TL’lik destek 2019 yılında 100 TL ye çıkarılmıştır, bu yılda aynı devam etmektedir. Desteklerin önce 250 TL ye, sonra 500 TL ye çıkartılması buğdayda ithalat yerine önce kendine yete bilirlik sonra ihracatın konuşulacağı çözüm yoludur. 2009 yılından bu yana dillendirilen 1 Ocak 2018 tarihinden sonra fiilen başlayan fakat uygulanmayan havza bazlı destekleme programı hayata geçerse ülkemizin arz talep ve ticaret dengelerine göre tarımda bir dirilişin başlangıcı olacaktır.
Sertifikalı tohumun yaygınlaştırılması için verilen destek önemli ancak üretime katkısı beklenen yansımayı yapmamıştır. Sebebi sertifikalı tohumluk destekleme özetinde değer bulmuştur. Desteklemenin verim ve kaliteye etkisini ispatlamak ve sonrası tercih edilir duruma gelmesini sağlamak için desteğin yükseltilmesi, kayıt dışı sertifikalı tohumculuk denetimini Bakanlığın daha dikkatli ve caydırıcı olarak yapması gerekmektedir.
Ülke Sertifikalı tohumluk ihtiyacı 2 milyon ton, Tohumculuk kanunu etkisi ve desteklemeler ile 2017 yılında 900 bin tona kadar yükselmiştik. 2022 üretim yılında 450 bin ton üretilen sertifikalı tohumluk 2023 üretim yılı için 350 bin ton üretileceği tahmin edilmektedir. 2022 yılı hasat döneminde ürün fiyatları üç kat artmasına rağmen tohum firmalarına verilen sübvansiyonlu krediler üst limit buğday fiyatına paralel arttırılmadığından kaynak yetersizliği nedeniyle yeterli alım yapılamadı. Ayrıca TİGEM tarafından açıklanan tohumluk fiyatlarının düşüklüğü nedeniyle birçok firma aldığı buğdayı tohum haline getirmeden gelişmeleri gözlemek için bekletmeye aldı.
TİGEM ‘ özel sektörün maliyetine tohumluk satış fiyatı açıklayarak, Özel sektöre bu alanda darbe vurdu. TİGEM tohumu hariç özel sektör sertifikalı tohum kullanım desteği 2 500 TL / ton olursa özel sektör fiyatları ile TİGEM fiyatı denge sağlar. TİGEM zaten kullanım desteğini bu fiyatlar ile vermiş oluyor. TİGEM de sözleşmeli üretim yapsa 8,5 dan buğdayı, 6,7 den arpayı alsa, Üstelik birde tarladan fabrikaya nakliye ödese Eleme, ilaçlama, ambalaj, personel, işçilik vs masraflarımda yapsa, Ayrıca elemince fire maliyetini de üstlense, birde çeşit kendinin değilse royalyte maliyeti eklese, Sonra 9 TL ye arpa tohumu, 10,5 TL ye buğday tohumu satsa, ayrıca yeni çeşit geliştirmek için ıslah maliyeti de yapsa tohumluk üretimini kaç sene yapabilir. Bu şartlarda özel sektör sertifikalı tohum üretiminden özellikle ARGE çalışması yapanlar alternatif çalışma alanı aramaya başlayacaktır. Siparişe göre borsadan ürün alıp eleme yapan sertifikasız tohum satanlar ile TİGEM in sertifikalı tohum üretimini karşılaması mümkün değildir. Mevcut Sertifikalı tohumluk üretiminin % 10 una cevap verebilen TİGEM in açıkladığı fiyatta özel sektörü ve sürdürülebilir sertifikalı tohumculuğu gözetmesi gerekmez mi?
Tarım Bakanlığının 2006 yılında çıkardığı ve çok emek verilen 5553 sayılı Tohumculuk kanununu geliştirmek yerine yeterli üretimi olmayan TİGEM, selektör yapımı ile kolay yatırımı tercih eden Belediyeler kanunun amacını ve hedefini küçültmektedir. Tamam, çiftçiyi hepimiz destekleyelim lakin bu böyle olmaz. Özel sektöründe maliyetini düşünmek lazım, özel sektörü ayakta tutmazsan tohumculuk kalmaz kalite düşer, rekolte düşer. Ülke tarımı gelişmez. Devlet ile özel sektör rekabet edemez, etmemeli. Tohumluk Kanununa güvenerek ARGE başta olmak üzere uzun soluklu yatırım yapan Özel sektörü başka alanlara kaçırırsak 17 yıllık emeğin zayi olması yanında yerli milli söylemi yerine ithal ürün yanında ithal tohuma muhtaç kalırız.
2021 yılı ekim döneminde dekara 24 TL olarak verilen sertifikalı tohum desteği 50 TL olarak arttırılacağı Tarım Orman Bakanı tarafından açıklanmıştır. Üretimde % 35’lere varan verim artışına etkisi olan sertifikalı tohumluk kullanımı her yıl azalarak 5553 sayılı tohumculuk kanunu sonrası verilen 17 yıllık emeğin zayi olmasına doğru gitmektedir.
TMO’nun ithalat kararı açıklamaları hasada yakın ve hemen hasat sonrası yapıldığında, serbest piyasadaki fiyatları aşağıya doğru çektiğinden, bunun zamanı konusunda UHK ve diğer meslek teşekkülleri ile mutabakat sağlanması, yeterli stok bulundurması alınacak tedbirlerde elini güçlendirecektir.
TMO bu yıldan tezi yok savaş hali ve olağanüstü olaylar göz önüne alınarak hububat, bakliyat gibi temel kuru gıdalarda yıllık tüketimin % 10 dan az olmamak şartıyla stoklu çalışma programını devreye almalıdır. Yapacağı ithalatları şirketler bazında değil Devlet kanalıyla yapmalı, iç piyasa tedariki TMO ve müteşebbisler arasında olmalıdır diye geldik hep.
TMO 2022 hasat döneminde uyguladığı buğday 6450 +1000 TL/Ton, arpa 5700+500 TL/Ton alım fiyatları ile yaklaşık 5 milyon ton depolaması ile hep dış ticaret, hemde iç piyasanın kış döneminde yönetilmesi ile ilgili önemli bir adım atmıştır. Hep söyleyegeldiğimiz hasat sonrası alımlarla başka ülkelerin çiftçilerini desteklemek yerine kendi üreticinin elini güçlendirmiş, gelecek yıla umutla bakmasını sağlamıştır.
İstanbul’da imzalanan tahıl koridoru anlaşması ile Türkiye dosta güven düşmana eyvah çok önemli bir hamle yaptılar dedirerek hayıflandırdığı bir gelişmeye yön veren model olmuştur. Demek ki tarımı dikkate alan kararlara kafa yorulursa ulusal ve uluslararası adımlar atılabiliyormuş.
Hububata 2021 yılı mazot gübre desteği 22 TL mazot, 20 TL gübre olarak 42 TL 2022 yılında ödenmişti. 2022 yılı destekleri en az 120 TL olarak belirlenip ödeme yapılmalıdır. Ayrıca 2023 yılının ekiminin yapılacağı önümüzdeki günlerde üreticinin kullanacağı mazot ve gübrelerin desteklemeleri ekim sonrası ÇKS kayıtlarına göre ödenmelidir.
#Buğday Üretimimiz Artmalı
#Buğday Üretmeye Mecburuz
#Buğday Üretimi Özendirilmel
#topragınadamı


