Buğday ve arpa hasadı bugünlerde Anadolu’nun doğu hattı dâhil tamamlandı. Mısır hasadı Çukurova’da başladı, bugünlerde hasat tüm hızıyla devam ediyor. Ayçiçek hasadı da Çukurova hattında temmuz itibarı ile başladı, Marmara Bölgesi’nde başlayacak, Orta Anadolu hasadına haftalar kaldı. Ekiliş olarak buğday ve mısıra göre yağlık ayçiçeği tüm bölgelerde alarm seviyesinde.
2024 yılı tarım ürünlerinde genel olarak verim ve fiyat sorunları yaşanıyor. Çiftçiler iklime bağlı verim azlığı yanında girdi fiyatları ile yükselen maliyetlerin açıklanan veya açıklanmadan serbest piyasada uygulanan fiyatlarla, kağnının yükü çekmediğini tekerlerden gelen gıcırtıdan anlayabiliyoruz. Süt ve et fiyatları, hububat, domates, fındık, karpuz gibi çok sayıda üründe örnekleri çoğaltmak mümkün. Feryada kulak vermek yerine sanki kulakçık takmış birine vücut dili ile üreticinin derdini anlatmaya çalışmak üreticiyi ve bizleri yordu. Tüm zorluklara rağmen üretici derdini duymayan görmeyenlere vücut dili ile de anlatmanın yanında öngöremediği gelecek yılın planlamasını yapmaya devam ediyor.
Buğdayda TÜİK ilk tahminde belirtilen 21,5 milyon ton tahmininde iklimsel olumsuzluklarla en az % 20 gerçekleşmedi. Ülkemiz buğday üretiminde %36 payı olan İç Anadolu hattında karsız kış, yağışsız nisan ayı sonrası mayıs ayı başında don zararı, haziran ayında bölgesel dolu yağışları ile ciddi kayıplar oldu. Marmara ve Güneydoğu Anadolu’da genel olarak bereketli bir hasat yaşandı, harici diğer bölgelerde ürün kayıpları yaşandı.
TMO’nun 6-7 milyon ton arasında ürün alabileceği tahmin edilmişti. Bugüne kadar devletin 4 milyon ton civarı ürün satın aldığını biliyoruz. Muhtemelen hasat sezonunu 4,5 milyon tonlarda kapatacaktır. TMO’nun az ürün alımının en büyük sebebi rekoltedeki kayıplardır.
Hububat için hasat öncesi uygulanan politikalar beklenen etkiyi yapamadı. İhracatın açılması, yurtdışı fiyatlarla rekabet imkânı olmadığı için yurtiçi piyasaya talep olarak dönmedi. Ekmeklik buğdayda zaten rekabet imkânı yoktu. Makarnalık buğdayda ise düşen yurtdışı fiyatlar karşısında ihracat 100 bin tonları bulamadı. Ekmeklik buğdayda son yıllarda ekiliş alanlarının artması, yerli çeşitlerimizde beklenenin ötesi verim artışının sağlanması ve 2024 yılına gelene kadar uygulanan 3 yıllık fiyat politikası açığı azaltmış, üreticiyi buğday ekimine yönlendirmişti. Makarnalık buğdayda aynı iyi gidişi söylemek mümkün değil. 2024 yılında TMO’nun açıkladığı müdahil alım fiyatı tüm zorluk ve girdi fiyatlarına rağmen üretim yapan üreticiyi memnun etmedi.
Ham madde ithalatına getirilen sınırlama da mamul ihracatçısının iç piyasaya yönelmesinden ziyada ihracatın düşmesine sebep oldu. Sektör, düşen yurtdışı fiyatlarla rekabet edemeyince iç piyasa alımlarından çekildi. Haziran ayı ihracat rakamlarını değerlendirdiğimizde;
587 bin ton buğday ve 368 bin ton mısır ithal edilmiş. Buna karşılık un ve makarna ihracatı aylık baz da son 3 yılın en düşük ikinci rakamı olup, haziran ayında 186 bin ton un ve 93 bin ton makarna ihraç etmişiz. Bulgur ihracatı aylık 11 bin ton ile düşüşte, bisküvi ihracatı 33 bin ton aylık ile yine düşüş eğiliminde görülüyor. Beyaz et ve yumurta ihracatında üretim azalmasına rağmen düşüş var.
Soya fasulyesi ithalatı aylık olarak rekora koşmuş. Haziran ayında 467 bin ton soya fasulyesi ithal edilerek yılın ilk 6 aylık bölümünde 2 milyon 51 bin ton ithalat yapılmış. Faiz oranlarının yüksekliği, artan girdi maliyetleri, talep taraftaki daralmalar piyasalarda fiyat düşüşleri olarak yansıdı.
Sermayenin çok kıymetli olduğu ve finans maliyetlerinin bu kadar yükseldiği bir piyasada kimse ürüne stok yapmak istemiyor. Üstelik dünya fiyatları düşüş eğiliminde ve kamunun stokları tarihi zirvelerde iken. Sanayici de üretici gibi gelecek planlamasından ziyade genel olarak sipariş üzeri üretim yaparak bu zor zamanları atlatmanın hesabında.
Mısır hasadına girilmişken satış fiyatı da açıklanmadığına göre piyasaların buğday ve arpadan sonra mısır ürün fiyat artışına dair bir beklentisi kalmadı. Bu durumda devlet, uygun fiyatlarla satış yapacak demektir. Enflasyonla ve finans maliyetleri ile uyumlu fiyat açıklayıp hedef gösterilecek olsaydı hasat başlarken bu hamle yapılırdı. Kaldı ki bir de ihracatçının 15 Ekim itibarı ile ithalatın açılması beklentisi var. Şayet ithalat yasağı yıl sonuna kadar uzatılıp kamu stoklarından tahsis yapılacak olursa bu da piyasada fiyat düşüş etkisi olarak yansıyacaktır.
Hasat bittiğine göre eylül ayı itibarı ile devletin satış politikalarını göreceğiz. Görülen ve beklenen fiyatların yatay seyrinin devam edeceği yönünde. Bu yıl özellikle buğdayda kalite sıkıntıları sebebi ile üst grup buğdayların prim yapacağını da belirterek geçelim.
Mısır rekoltesinde de buğdayda olduğu gibi düşüş olacak. Hem Orta Anadolu bölgesindeki ekiliş azalması hem de aşırı sıcakların etkisi rekoltede 2023 yılına göre %20-25 civarı azalma olacağı gözükmektedir. Çukurova’da ve Güneydoğu Anadolu’da devam eden Orta Anadolu’da artık sulaması kesilip kurumaya bırakılan mısır üreticisinin de iklimsel verim kaybı, girdi fiyatlarının yüksekliğini kenara bırakıp serbest piyasada oluşan ve TMO’nun fiyatlara müdahili olup olmayacağının tartışıldığı günleri yaşıyoruz.
Ayçiçeği için de özellikle Marmara Bölgesi’nde yağışsız geçen ayların ve aşırı sıcakların verime olumsuz yansıması bekleniyor. Orta Anadolu’da yağlık ayçiçeği 2023 yılında yaşanan kırılgan fiyatlarla gündemde olmayacak kadar az ekilişle ülke ayçiçeği gündemini belki de meşgul etmeyecek. Ayçiçeği, bu yıl üretim ve fiyattan ziyade yetersizliği ve ithalatı ile gündemi meşgul edecek gibi gözüküyor.
Belki de Türkiye`de en az sorun yaşayan ve diğer ürünlere göre gelir olarak en rahat tarla tarımını yapan şeker pancarı üreticileridir. 2023 yılında 356 bin hektar alanda yaklaşık 25 milyon ton şeker pancarı üretimi 3,3 milyon ton şeker üretimi gerçekleşmiş olup 2,7 milyon ton şeker üretimi hedeflenirken 600 bin ton şeker fazla üretilmiştir.
Şeker pancarı üretiminde esas sorun fabrikaların kendi hinterlandında yeterli üretimi yapamamaları olup bu konuda Konya, şeker pancarı üretim alanları özelleşen şeker fabrikalarının sözleşmeli üretim kıskacına girmiş, bölgesinde bulunan 4 şeker fabrikası yanında üretim diğer fabrikalara kaymaya devam etmektedir. 2023 yılında Konya Ovası’nda üretilen 1 milyon 250 bin ton şeker pancarı Konya ovasında üretilip, diğer bölgelerdeki şeker fabrikalarında işlendi. 2024 yılında da yaklaşık aynı miktar şeker pancarı Konya Ovası’nda üretilerek başka fabrikalarda işlenmeye devam ediyor.
Bu miktar şeker pancarının taşıma maliyeti yanında Orta Anadolu’da yaşanan su sıkıntısı göz önüne alındığında başka bölgelerin şeker fabrikalarına üretilen şeker pancarının bölgemizin gayri safi hasılasına ve sanayisine verdiği zararın telafisini bölgemizi yönetenlerin ve temsil edenlerin düşünmesi gereken bir konu ve sonuç olduğunu düşünüyorum. Diğer şeker fabrikalarına şeker pancarı üretimi bölgemizde yapılmaması gerektiği halde yapılacaksa, bölge şeker fabrikaları ve Pankobirlik denetiminde yapılması gerekmektedir. Ortada gezen fahiş fiyat ve birçok müdahil firma ve şahısların yanlış veya art niyetli tutumu ile üreticilerimizin bir yıllık emeği, göz nuru ortada telef olmakta ve canı yanmaktadır. Aynı zamanda Konya Ovası‘nın şeker pancarında 70 yıldır hatasız uyguladığı münavebesi bozulmaya başlamıştır.
Bazı temel ürünlerden verdiğimiz örnekleri tüm sebze, meyve, tarla bitkisi ve hayvancılık üretimi için örneklendirip çoğaltabiliriz. Sonuç tüm bitkisel ve hayvansal üretim için aynı çıkacaktır.
Gıda fiyatlarındaki artışın ciddi anlamda yoksullaştırıcı etkisi var. Gıda üretim ve fiyat krizinin yaşandığı bugünlerde ülkeler arası ilişkilere baktığımız zaman da ciddi farklılaşmalar ve daha önce yaşamadığımız şeyleri gördük Uluslararası ticaretle bağlantılı ihracat yasakları gibi.
Bu, özellikle ithalat bağımlısı ya da ticaret bağımlısı ülkelerde ciddi anlamda kırılganlıklar yarattı ve riskleri çok yükseltti. Fert değil ülkeler anlamında gıda herkesin ulaşmaya çalıştığı, elinde olanın da elinde tutmaya çalıştığı bir stratejik duruma geldi. Gıdaya erişim ciddi anlamda rekabet unsuru olmaya başladı. İklim değişimi ile birlikte bunun daha da artarak devam edeceğini gelecek adına kaygı oluştururken, sürdürülebilir tarımsal üretim ülkeler için fırsatlar oluşturacaktır.
Tarım tarihsel anlamda kalkınmada öznedir. Tarımın, bir tarafta üretim, diğer tarafta tüketim boyutu, en önemlisi iç ve dış pazarda ticaret boyutu var. Diğer sektörlerle bağının güçlü olma noktasında diğer sektörleri destekleyici rolü var. Bu rollerin hepsi aslında günümüzde tarımın önemi artan değil anlaşılan şekilde devam ediyor.
ÇÖZÜM: Sürdürülebilir tarımsal üretim için, Türkiye tarımsal tüketim ihtiyacı ve ticareti dâhil gerekli olan üretimi için iklimsel ve coğrafik avantajlar dikkate alınarak doğru üretim planlaması, dünya gerçeklerine göre ülkemizde oluşan üretim maliyetleri göz önüne alınarak uygulanacak müdahil alım fiyatları ve buna bağlı destekleme politikası.
Unutmayalım tarımı yönetemezsiniz, sadece tarıma yön verebilirsiniz.
#topragınadamı



