Celil Çalış – Toprağın Adamı

TARIMSAL DESTEKLEME YERİNE TARIMI DESTEKLEMELİYİZ

Son yıllarda meydana gelen dünya piyasalarındaki dalgalanmalar, savaşlar, ekonomik ve mali krizler dünya ülkelerini olduğu gibi ülkemizi de derinden etkilemektedir. Dünyada yaşanan bu krizler doğrudan ve dolaylı olarak insanların alım güçlerini azaltmıştır. “Tarım, gıda güvencesinin sağlanması, yoksulluğun azaltılması, sağlıklı toplum ve sürdürülebilir ekonomik büyüme açısından büyük öneme sahiptir.” 

Bunun yanı sıra kuraklık, gelişmekte olan ülkelerde nüfus artışı, petrol fiyatlarının artışı gibi nedenlere bağlı olarak tarımsal üretim maliyetleri tehlikeli boyutlara ulaşmış, küresel ekonomik krizle birlikte hane halkı gelirlerinde düşüş yaşanmıştır. Tarımda yaşlanan nüfus, alıngan kırılgan çiftçi yapısı tüm olumsuzluklara tuz biber olarak eklenmektedir.  Tüm bu olumsuz nedenlerden dolayı insanların alım güçleri azalmış ve tüketici talebinde daralmalar olmuştur.

Üretim maliyetleri arttıkça destek programlarında yeni arayışlara, düzenlemelere ve karşılaşılabilecek yönetim ve gözetim ile ilgili yeni zorunlulukların olması kaçınılmaz hale geldi. Böylesi bir durumda tarım sektöründe desteklemelerle ilgili endişeler üretici ve tüketici gözünden değil Devlet tarafında nasıl görünüyor? Diğer taraftan desteklemelerdeki boşluğun çiftçilerin geniş aile üyelerine ve bununla doğrudan ilgisi olmayan diğer kişilere yapılan ödemeler yoluyla sınırları aşmasına izin veriliyor mu sorusunu akla getirtiyor.

Yaşanan kuraklık ve üretim girdilerindeki fiyat artışları özellikle bu yıl yaşanan öngörülemeyen artışlar bir sonraki sezon için çiftçileri kara kara düşündürüyor. Gelecek sezon(lar) da bizi ne bekliyor? Bu karamsar tablo çiftçiyi-köylüyü üretimden soğutuyor. Üretici kendisinden umudu keserek çocuklarına başka alanlarda yaşam alanı oluşturma telaşına düşmüş durumda. Bu olumsuz tabloyu ortadan kaldırmak için yeni politikaları şimdiden tasarlamamız gerekiyor. Bu noktada en güçlü argüman “yeni tarımsal destek politikaları” olacaktır elbette.

Destekleme politikaları Türk tarımına yeterince katkı sağlamıyor; destekleme, teşvik ve yönlendirme amacı gütmeli, sonrasında üreticiler verim ve kaliteye dayalı bir destekleme modeline doğru kaydırılmalıdır. Yapılacak doğru projelerle 5488 sayılı Tarım Kanununun 21 maddesine göre GSH‘nın % 1’i tarımsal destek olarak dağıtılır maddesine uyulmalı ancak teşvik edici, örnek, verim ve kalite artışını baz alan bir destekleme modeline dönülmelidir.

Desteklemelerin amacı ve elde edilecek sonuç; yeniden üretim planlaması ile ülke tarımsal ihtiyaçlarının tamamını üretecek potansiyeli hayata geçirmek olmalıdır.

Tarım ve Orman Bakanlığı yetkililerinin bu konuda acilen tarım paydaşları ile bir araya gelip “farklı destek senaryolarını” acilen üretmesi gerekmektedir. Tek bir senaryo ile destek konuları belirlenmemelidir. Yapılan çalışmalar içinde bulunulan belirsizlikleri kapsayarak farklı kriz koşullarında üretimi devam ettirecek nitelikte esnek bir destek paketi oluşturulmalıdır. Bu paket üreticinin umudu olmalı ve bu umudu “Anayasal Güvence” ile korunmalıdır.  “Gelecek yıl yaşanma olasılığı olan riskleri şimdiden öngörmek ve bu risklere yönelik tedbirleri şimdiden planlamak çiftçiye de umut olacaktır.”

“Kırsalda yaşayan, açık alanda üretim yapan ve tabiatı itibarıyla pek çok riskle nasıl mücadele edeceğini bilemeyen çiftçilerimizi uzun vadede güçlü kılacak destekleri planlamalıyız.” Tarımsal üretimde ve kırsalda istihdama yönelik umutları korumalı ve ötesi yeniden canlandırmalıyız. “Tarımsal üretime yönelik desteklerin yanında kırsalda yaşam kalitesini artıracak yeni destek modellerini de masaya yatırmalıyız.” 

Bu noktada dünyadaki uygulamaları daha yakından takip etmeliyiz. Sadece bitkisel ve hayvansal ürünlerin dünya piyasasında satış değerleri ile ülkemizdeki satış değerlerini değerlendirmek yerine üretim maliyetleri, gıda güvenliği ve sürdürülebilir tarım için kıyaslama yapmamız gerekiyor. Dünya; kırsalı, tarımsal üreticiyi güçlendirmek için neler yapıyor? Sadece ülkemiz tarımsal ekosistemi ile uyumlu ülkeler değil, dünyanın dört bir yanındaki ülkeleri gözden geçirmek ve alternatif tarım politikalarını değerlendirmemiz gerekir.  Desteklemeyi sadece üretim amaçlı olarak düşünmemeliyiz! “Üretim desteklerinin yanında kırsal kesimde yaşayanlar için ekonomik fırsatları artırmaya ve yaşam kalitesini iyileştirmeye yardımcı olmamız da gerekiyor.”  Tarımsal üretimde istihdam alarm veriyor çiftçi nüfusu yaşlanıyor diye bağırıyoruz, duyan varmı?

Gübre fiyatlarındaki artışı ekonomik kriz gibi körükleyen, hatta olduğundan daha büyük göstermeye çalışanlar var. Ekim döneminde özellikle taban gübresinin çokça kullanılacağı bu sezonda gübre fiyatlarının konuşulması normaldir. Ama devamlı sorunları dile getirip çözüm odaklı hiçbir şeyin yapılmaması da en büyük açmazdır. Soruna sorunlarla yaklaşmak çözüm değildir. Sorun dillendiriliyorsa çözüm de en az sorun kadar paylaşılmalıdır. Yapılacak olan bu bir spekülasyonsa bunun önüne geçilmeli ve sebep olanlar cezalandırılmalıdır. Eğer dünya konjektöründe engellenemeyen gübre fiyat artışı varsa da üretici yeterince desteklenerek üretime olumsuz etkisi en aza indirilmelidir. 1 Ocak 2018 tarihinde yürürlüğe giren Milli Tarım projesinde gübrenin yarısı bizden demişti devletimiz. Tarımsal üretimde kullanılan gübre belli olduğuna göre yarısı hesaplanarak 1 yıl sonra değil üretim yılı başlangıcında gübre kullanılacağı zaman destekleme yapılmalıdır. Tohum ve mazot desteğinde de aynı metot uygulanmalıdır.

2024 yılı üretim sezonunun sonuna geldiğimiz bu günlerde mazot, gübre, sertifikalı tohum desteklemeleri belli oldu ve önümüzdeki günlerde ödemeler yapılacak. Ancak üretici bu harcamalarını yapalı tam bir yıl oldu. Hem yüksek girdi maliyetleri ile bir yıl önce yapılan masrafın bugün eridiğini hem de verilen desteklerin Tarım Kanununda ve Milli Tarım projesinde belirtilen rakamlardan çok uzak kaldığını görmekteyiz.

Her şeyi devletten beklemek olmaz muhalefette yapıcı katkısını sağlamalıdır. Ne yazık ki muhalefet aslî amacını bir kenarını bırakıp, siyasi rant uğruna çözüm odaklı olmayıp, çiftçinin yanındayız edalarıyla var olan sorunları da abartarak insanların bu sektöre olan bakış açısını ve sektöre olan güvenini yıkmayı başardılar. Muhalefet, gıda fiyatlarının artışını ekonomik krize oradan da bir siyaset krizine, giderek de bir yönetim ve temsil krizine dönüştürme hevesini çabası içine girdiği açık ve nettir.

 “Tüm riskleri ve olasılıkları hesaba katarak tarım destek politikalarını yeniden tasarlamalıyız.” Yeni darboğazlara, risklere hazır, güçlü bir tarım sektörü oluşturmalıyız! Maalesef önümüzdeki yıl bizi neyin beklediğini bilmiyoruz. Bunu öngörecek çalışmalar mutlaka yapılmalı! Olası tüm riskler masaya yatırılmalıdır. Acilen bu risklerin etkilerini azaltacak destek politikaları tasarlanmalıdır.

Oransal olarak ciddi artış gibi gözükse de mazot, gübre ve diğer girdilere gelen yüksek zamlarda üreticinin desteklemelerde beklenen ve hak ettiği desteklemeyi alamayacağını görmekteyiz. Neye göre? Dünyada tarımsal üretimde söz sahibi olan veya olmakta iddialı bir ülke olarak yağış rejimi, toprak organik maddesi yeterli olan az gübre kullanan ülkelere göre üreticimiz yeterince desteklenmemektedir. Dünyadaki enerji başta olmak üzere girdi fiyatlarındaki artışı elbette görmekteyiz, ancak sorumlusu Türk çiftçisi değildir. Üretici fiyatları açısından dünya fiyatlarındaki satış rakamlarına ulaşabilsek bile girdi fiyatları ve maliyet açısından dünya ile rekabetten çok uzakta olduğumuzu bilmeli ve artık bunu net bir şekilde görmeliyiz.

Tarımsal Desteklemelerin amacına ulaşması, üreticilerin girdi maliyetlerini zamanında karşılayabilmeleri için;

Tarım takvimi mali takvimle aynı 1 Ocak’tan 1 Ocak’a olup, üreticilerin verilen destek ve teşvikleri 1 yıl geç almasına neden olmaktadır. Tarım takvimi 1 Ekim’den 1 Ekim’e olarak düzenlenmelidir.

Havza Bazlı ürün destekleme programı bölgesel avantaj ve dezavantajları göz önüne alınarak yeniden düzenlenmeli, Destekleme programına göre ülke genelinde bitki paterni yeniden şekillendirilmelidir.

“Aynı dili konuşanlar değil aynı duyguları paylaşanlar anlaşabilir.” demiş Hz. Ali Efendimiz.

Biz de tarım camiası olarak diyoruz ki! Tarımsal varlığımızın farkına vararak tarıma ve tarımcıya fırsat verilmesi durumunda tarım camiası olarak ülkemize ekonomik, sosyal anlamda beklenenden çok daha fazla katkı yapacağımız inancındayız.

#toprağınadamı

Celil Çalış

1973 Yılında Konya/Kadınhanı ilçesinde doğan Celil ÇALIŞ, Konya Çumra Ziraat Meslek Lisesinden 1992 yılında mezun olduktan sonra Tarım ve Köy işleri Bakanlığı Erzurum / Çat İlçe Müdürlüğünde Ziraat Teknisyeni olarak göreve başladı. Sırasıyla Antalya / Elmalı, Antalya /Alanya ve Konya İl Tarım Müdürlüklerinde değişik kademelerde görev yaptı.

Previous Post
Next Post

Comments

Harun Maral

👏👏👏

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir