11-12 Nisan 2025 günü ülke genelinde -9/-15 dereceleri arasında görülen don son 30 yılın en büyük zirai don zararı olarak ülkemizde meyvecilik başta olmak üzere geniş tarım alanlarına zarar verdi. Üreticilerimizin yoğun uğraş verdiği tedbirlere rağmen ortaya çıkan sonuç çok geniş bir tarımsal coğrafyada meyvecilik ve bağ alanlarında bu yıl için telafisi olmayan zararlar oluşturdu. Maddi kaybın yanında moral olarak ta çok yıprandığımız don afetinden etkilenen üreticilerimize devletimiz kurum ve kuruluşları ile bütün imkanlarını seferber etmiş edecektir de. Ürünleri zarar gören üreticilerimize bir kez daha geçmiş osun dileklerimizi iletiyorum.
En çok don etkisi yoğunluğu Malatya da kayısı, Manisa da asma, İzmir’de kiraz, Karaman, Isparta, Niğde elma, Giresun’da Fındık ülke genelinde erik başta olmak üzere 34 ilimizde 16 üründe yoğun do zararı yaşandı. Ülkemiz için stratejik ürünlerimizde don zararı Orta Anadolu da erken ekimi yapılan şeker pancarı, mısır alanlarında öne çıkarken, hububat alanlarında çeşit karakterine bağlı kısmi don zararları oluşmuştur. Sebze fidelerinin ekilişlerine başlanmadığından sebze üretiminde herhangi bir sorun olmayacaktır. Şubat sonu Çukurova’da limon ağırlıklı yaşanan don zararından daha geniş alanda etkili olan don zararı maddi zararın yanında bundan sonraki yıllarda aynı mı olacak sorusu ile özellikle meyve üreticileri tedirgin.
Ülkemizin herhangi bir şekilde gıda arz güvenliğine ilişkin problem yaşaması söz konusu değil. Hububat, sebze, yağlık ürünler, şeker pancarı, baklagiller üretimi konusunda don etkisi gıda arzında bir sorun oluşturmayacaktır. Zarar gören erken ekimler için telafi zamanı vardır. Oluşan maddi kaybın karşılanması için üretici Tarım Orman Bakanlığınca desteklenecektir.
İklim değişikliğine bağlı mevsim şartlarına uygun ürün ve çeşit seçimi ile ekim zamanlarının yeniden belirlenmesine ihtiyaç duyulmaktadır.
İklim değişikliğinin etkilerini Kuzey Kutbundan sonra en olumsuz yaşayan Akdeniz Kuşağı ülkelerinden birisiyiz.” Normal şartlar altında, doğa-iklim değişikliklerinin çok uzun zaman diliminde yani yavaş yavaş ilerlerken son dönemde bu süreçlerin katbekat hızlı şekilde, çok daha kısa sürede değiştiğini söylemeye gerek yok, bunu yaşamaktayız. İklime bağlı hava olaylarında gelecekte ortaya çıkabilecek durumlara ilişkin projeksiyonların Türkiye açısından pek olumlu olmadığını bilim insanları ortaya koyarken, iklim değişikliğinin etkilerini en aza indirebilmek için dillendirilen politikaların hızla hayata geçirilmesi gerekmektedir.
Tarih kitapları, eski medeniyetlerin savaşlardan battığını yazar da memleketleri azar azar kemiren erozyon ve tarımsal üretimin düşmesi gibi uzun vadede ülkelerin gücünü etkileyen çevresel etkenlerden söz etmez. Oysa arkeolog ve ekologların bir arada çalıştıkları bazı projeler, çevre ve nüfus etkenlerinin uygarlıkların çöküşünde ne kadar önemli rol oynayabileceğini bize göstermekte.
Ülkemizde 34 ili ve 16 çeşitli ürünü yoğun etkileyen zirai don hadisesi sonrası kendine yetememek, dışa bağımlılık, ithalat şart çığırtkanlıkları çıkmaz sokağın başında oyalanmaktan öte geçmez. Ülkemizin tarımda alternatif ürün çeşitliliği bol olup, don dan etkilenen ürünlerimizin yerini tüketimde alternatiflerle çözülebilecektir. Don olayında fahiş fiyata zemin hazırlamaya kimse kalkmasın. Doğal afetten medet ummak hem ahlaki hem vicdani sorumsuzluk örneğidir ki, bunu tarih te millet te bir köşeye yazar.
Don zararı ve sonuçları ile ilgili Cumhurbaşkanımız ve Tarım Orman Bakanımız konuya en üst perdeden müdahale ederek üreticinin yanında olunacağını belirtmişlerdir. Alınan kararlar “Tüketiciyi Korumanın Yolu Üreticiyi Korumaktan Geçer” sözünün haklılığını ortaya koymaktadır. Tarım Orman Bakanlığı TARSİM yaptıran üreticilerimizin sözleşme kapsamında derhal devreye girileceğini, TARSİM olmayan üreticilerimizin bu yılki masraflarının İl İlçe Tarım Orman Müdürlüklerince tespit edilerek üreticilere ödeneceği belirtilmiştir.
Burada belirtmek gerekir ki tek yıllık ürünlerde üreticinin umutları ve planları hariç yıllık masraf hesaplanabilir ancak meyve ve bağ alanlarında sadece çiçeklenen değil gelecek yılların alt yapısı olan yıllık sürgün ve dallarda etkilendiğinden zarar oranı buna göre planlanmalıdır.
Tarım, üstü açık bir fabrikadır. Doğal tehditler başta olmak üzere ihmal ve hataların getirdiği risklerin etkisi altındadır. Bu riskler doğal, ekonomik ve sosyal boyutlu olup bir işletmede mal ve can güvenliğini tehdit edici, hatta yok edici özellikler göstermektedir.
Tarım; sektörler arasında doğal, ekonomik, sosyal, siyasal, teknolojik ve kişisel risklerden en çok etkilenen sektördür. Gelişmiş ülkelerin yıllardır uyguladıkları tarımdaki korumacılık politikaları “Tarımda Risk Yönetim Programları” ile tarımsal üretimi tehdit eden doğal risklerin oluşturduğu verim kayıplarından sonra ekonomik risklerin oluşturduğu gelir kayıplarını da çiftçinin üzerinden alıp sigorta sistemlerine transfer etmektedir.
Üreticilerimizin sigorta yaptırma oranı maalesef düşük. 2006 yılında uygulamaya geçen tarım sigortacılığı çiftçiler tarafından kapsamlıca bilinmiyor. Çiftçinin sırtındaki ağır yükü alan, olası riskler ve kayıplar karşısında çiftçiye güvence sunan tarım sigortasına gerekli önem bir türlü verilmiyor. Türkiye genelinde bu oran yüzde 24’te seviyesini geçemedi. Sigorta yaptırma oranını Tarım Orman Bakanlığınca uygulanan destekleme ve hibe programları, Tarım Kredi Kooperatifleri ve Ziraat Bankası başta olmak üzere bankalardan kullanılan kredilerde zorunlu sigortaların da olduğu gerçeği bu oranı yükselten zorunlu etken olduğunu da unutmayalım. Tarımdaki riskler ve Tarım Orman Bakanlığının sigorta piriminin %50-70’i desteklediğini düşünürsek yeterli değil.
Tarımda teknik tedbirlerle önlenmesi mümkün olmayan risklerin sık görülmesi, genellikle gelir düzeyi düşük çiftçileri bazı yıllar çok zor duruma düşürmekte (2021-2022-2024-2025 yıllarında yaşadığımız gibi); tarımsal yapılarını iyileştirici ve geleceğe yönelik üretimlerini arttırıcı çabalarını olumsuz etkilemektedir. Gelişmiş ve gelişmekte olan birçok ülkede olduğu gibi, tarım sigortaları uygulaması ile bu felaketlerin neden olduğu zararlar önlenebilecektir. Bu sebeplerden dolayı artık tarım sigortası isteğe bağlı değil zorunlu hale getirilmesi gerekir ki bu durum üreticilerimizin menfaatine olacaktır.
En çok ilkbahar geç donları ve sonbahar erken donları, beklenmeyen dolu yağışları, kuraklık etkisi tehlikesi var iken, tarımsal üretimde bilinen doğal risklere içinde bulunduğumuz yıllarda yaşadığımız iklim değişikliği, küresel ısınma, mevsim kayması adına her ne dersek diyelim doğal bilinen uzun yıllar ortalamasının dışında gelişmeler yaşanmaktadır.
Geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi bu yıl da bahar gibi kış, kış gibi ilkbahar geçirmekteyiz maalesef. Nisan ayı içerisinde bölgelere göre değişen verimli kar ve yağmur yağışlarına sevinirken 11-13 nisanda ülkemizin çok geniş alanlarında binlerce hektar alanda zarar oluşturdu, Dolu ve sel etkisiyle yine binlerce hektar alanda zarar konvektif bahar yağışları ile tehdit altındayız. 2025 yılı tarımsal üretimi ılıman geçen kış, don ile başlayan dolu ve sel ile karşılaşabileceğimiz ilkbahar, ülkemizde tarımsal üretimi öngörülemez bir yılın beklediğini ilan etmekte.
GELECEK TARIMSIZ, TARIM SİGORTASIZ OLMAZ.
“İşten önce tedbir, pişmanlığa yer bırakmaz.” diyor Hz. Ali Efendimiz.
Don, dolu, sel, kuraklık olaylarında zarar gören, ekonomik, sosyal, iklimsel ve uygulama olarak tüm zorluklara göğüs geren, üretimden yana taraf olan üreticilerimize tedbir için Tarım sigortası gerekli diyoruz. Keşkeleri hayatımızdan çıkarmak, mallarını ve canlarını güvence altına almak için tüm üreticilerimizi tarım sigortalarını yaptırma konusunda bir kez daha uyarıyoruz. #toprağınadamı



