Celil Çalış – Toprağın Adamı

CİĞERLERİMİZ YANARKEN ORMAN KÖYÜ VE KÖYLÜSÜNÜN DEĞERİ

Ormanlar; insanlığa gıda, yakıt, barınak, temiz hava ve su, ilaç, gelir kaynağı, istihdam, dinlenme, peyzaj gibi maddi-manevi birçok ekonomik, ekolojik, sosyokültürel faydalar sunan tabii bir kaynaktır. Bir ekosistem olarak orman, belirli bir kapalılıkta ağaçlar, diğer bitki ve hayvan topluluğu ile topraktaki gözle görülen görünmeyen diğer organizmaların cansız çevreyle belli bir denge içinde karşılıklı olarak birbirleriyle etkileşimde bulunduğu canlı bir sistem ve topluluktur. Dolayısıyla orman canlı bir ekosistemdir.

Bu paha biçilemeyen tabii kaynağın maddi ve manevi faydalarının ve hizmetlerinin kıyamete kadar sürmesi, tabiatına uygun olarak sürdürülebilirlik ilkesi ile idare edilmesine bağlıdır. Karada yaşayan tüm canlıların yüzde 80’i ormanlarda yaşamakta, barınmakta, bir denge ve ahenk içerisinde geleceğe hizmet etmektedir. Ancak biz insanoğlu son yıllarda ormanları yakıp yıkmakta, orman içerisinde oluşan dengeyi de bozmaktayız.

ORMANLARIMIZ SULARIN KORUNMASI VE DOĞAL SÜZGEÇLERİDİR

Ormanlar su üretim havzalarından yararlanır. Yağmur, kar suları yüzey akışına geçip derelere oradan da deniz ve göllere ulaşmaması için ağaçlandırma ve teraslama çok önemlidir. Ormanlarda yeraltına süzülen sular kullanılabilir temiz sular olarak yeraltı su kaynaklarını beslemektedirler. Dünyada ve ülkemizde su kaynakları varlığı kritik seviyeyi geçti, stratejik eşik seviyesine geldi. Hem yeraltı suyunu beslemesi hem de su depolama yapılarımız barajlarımıza sedimantasyon birikmesini en az seviyeye düşürdüğü için su hasadının en önemli kaynağı ormanlarımızdır.

Ormansız bir yurt vatan değildir, diyor Atatürk.

Ekonomik, ekolojik ve sosyal açıdan büyük öneme sahip olan ormanlar günümüzde küresel bir nitelik kazanmış ve ormanların korunması ve sürdürülebilir şekilde yönetilmesi için uluslararası iş birliği kaçınılmaz olmuştur. Nitekim 1992 yılında BM tarafından Rio’da gerçekleştirilen Çevre ve Kalkınma Konferansı’nda ormansızlaşmanın gerek iklim değişikliği açısından gerekse biyolojik çeşitlilik açısından çevre tehdidi oluşturduğu açıkça ortaya konmuş, ormanların insanlık için bir ‘Hayat Destek Sistemi’ olduğu kabul edilmiştir. Çevre endişelerinin başında iklim değişikliği, küresel ısınma ve biyolojik çeşitliliğin yok olması hususları gelmektedir.

Dünyadaki hızlı nüfus artışı ve sanayileşme, tabii kaynaklar üzerinde yoğun baskılar oluşturmakta ve bu olumsuzluktan ormanlar da ciddi şekilde etkilenmektedir. Ormanların biyoçeşitlilik, toprak koruma, su üretimi, rekreasyon, avcılık, eko turizm gibi fonksiyonlarının giderek önem kazandığı günümüzde, bu gelişmelerin de ormanlarımız üzerindeki baskıları artıracağı düşünülmektedir. Bu baskıların asgariye indirilebilmesi mevcut orman alanlarımızın biyolojik çeşitlilik başta olmak üzere zengin yapısının iyi bilinmesi ve nerede nasıl bir işlem tesis edileceği açısından önemlidir.

Tarım ve Orman Bakanlığı’nın verilerine göre, topraklarımızın %29,8’lık bir kısmı 23 milyon 245 bin hektar alan ormanlarla kaplıdır. Ormanlarımızın ağaç serveti değeri 1,8 milyar m3 tür. Orman yangınlarından başka tarım alanı, yerleşim yeri, madencilik alanı açmak amacıyla ormanlarımız tehdit altındadır.

Orman yangınlarında geçmiş yıllarda yaşadığımız Hatay, Akdeniz ve Ege yangınlarından sonra bu yıl Yoğunlukta Batı Karadeniz, Eskişehir, Bursa, Karabük ve yine Ege Bölgelerimizde yangınlarla nefesimiz kesildi ciğerlerimiz yakıldı. 

Ormandan bir dal kesenin başını keserim, diyor Fatih Sultan Mehmet.

YANGINLARI SÖNDÜRMEK İÇİN TEYAKKUZ HALİNDEYİZ

Cumhurbaşkanımızın yaptığı açıklamalara göre 2025 yılında yaz başından bu yana yeşil vatanımızda 3062 yangın söndürüldü. Devam eden yangınları söndürmek için 27 uçak, 105 helikopter, 6 bine yakın kara aracı, 25 bin kahraman orman çalışanımızla, 132 bin gönüllümüzle birlikte gece gündüz teyakkuz halinde. Görevli kurum kuruluşlar haricinde Milletimizin tüm fertleri yangın söndürmede duaları haricinde nasıl yardımcı olurum telaşında.

Orman yangınlarının sadece iklimsel yangınlar, ihmalden kaynaklı yangınlar olduğunun kabul edilmesi beklenemez. Kundaklama, terör faaliyetlerin olabileceği üzerinde de durulmalıdır. Devletimiz büyüktür, Milletimiz güçlüdür, imece usulü ile bu yangınında üstesinden geleceğiz ancak yanan sadece ormanlarımız değil, yüzyıllarımız.

Can kaybı az demek bir teselli mi? Hayır olmamalı. Dünya insandan ibaret değil ki! Canların yanında, onca yaban hayatı, doğanın derisi topraklarımızın canlılığını oluşturan üst katmanında bulunan milyonlarca börtü böcek, milyarlarca mikroorganizma yok oldu. Kontrol altına alınamayan alanlara karadan ulaşım imkânı yok. Havadan yapılacak mücadele veya yağış olursa yangınlar söndürülebilecek.

Yangınlarla mücadele kadar öncesi tedbirler de önemli. Terör olayı haricinde turizm alanı, tarım alanı oluşturma konusunda kimse heveslenmesin. Hepimizin öğrendiği Anayasanın 169. maddesine göre orman alanlarına başka bir faaliyet yapılamayacaktır. Bu konu hem devletin yetkili organları hem de milletimizin takibinde olacaktır.

Keşkelerin bir anlamının olmadığı tarihte çokça örnekle yaşamaktayız. Yanan ormanlarımız, yok olan köylerimizin tekrar imarı için Devlet Millet seferberliğinin başladığını görmekteyiz ve ümitliyiz. “Geleceğe Nefes” ağaç dikme etkinliği siyaset üstü bir birliktelikle herkesin üzerinde mutabık kaldığı ve etkisi artarak devam eden bir çalışmaya dönüştü. Kimi sevap, kimi doğa aşkı nedeniyle, terör ve destekçileri hariç ülkenin tamamı projeyi desteklemekte ve bu projeye katılmaktadır. Kurum hafızası ve tecrübesiyle orman teşkilatımız yapacağı çalışmalarla ormanlarımızı imar edecek, Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığımız Yerel Yönetimlerle işbirliği içine girerek Milletimizde seferberlik içine girerek bu yok olan zarar gören köylerimizi imar edecektir.

Sahada yangınlarla mücadelede canhıraş çalışan orman teşkilatı, bölge ve çevre belediyeler, gönüllü yardım kuruluşları ve sivil halk adeta gece uyumuyor gündüz oturmuyor, zamanla yarışıyor. Bunun yanında sosyal medya bilgi ve paylaşım kirliliği insanlarımızı karamsarlığa itmekte çoğu aslı olmayan haberler çalışmalarda canını ortaya koyan gönüllüleri ve bunların ailelerini tedirgin etmektedir. Yangın ateşini söndürmek için kahramanca mücadele ediliyor. Yangın ateşini söndürmek için mücadeleye destek verelim, sosyal yangını, fitne ateşini yakmayalım.

Esas seferberlik yangınlar söndürüldükten sonra hayatı ve bölgelerimizi normalleştirmek için yapılmalı. Her bir vatan evladı imkânı ölçüsünde üzerine düşen yardımı yapacaktır ve yanan alanlarımızı mamur etmek için el birliği, güç birliğine dönüşecek, ormanlarımızdan kuş sesleri, insanlarımızın kahkalarının yankılandığı yaşam alanlarını tez zamanda oluşturacağız.

ORMAN KÖYÜ VE KÖYLÜSÜNE NE OLDU?

Orman yangınlarının %90 ı insan kaynaklı sebeplerle başlamaktadır. Türkiye’de orman yangınlarının %58 kırsal alandan başlayıp ormanlara ulaşan yangınlar, %42 si ormanda başlayan yangınlar olarak kayıtlara geçmiştir.  Türkiye de orman yangınları iklim değişikliği etkisi ile Akdeniz iklimi kuşağı ülkelerinde olduğu gibi %55 çam ormanlarından oluştuğundan yangın hızlanmasına ve yayılması imkân vermektedir. Pandemi sonrası hızlanan orman yangınlarında köylülük bilincini yok ettiğimiz 2014 sonrası orman kenarı köyleri tercih eden piknik veya emekli madunda eski köy mahallelere yerleşen vatandaşlarımızın bilinçsizce ateşle oynamaları yangınları arttırmıştır. Aslında adı orman köyleri ve köylüsü olarak bilinen gönüllü ormancılarımız azalmış, ormanlarımızın gönüllü koruyucuları yıllar geçtikçe yok olmaya yüz tutmuştur. Orman mahallelisi bile kulağa hoş gelmiyor, orman köyü ve köylüsü teşkilatlanmaları bir an önce gündeme alınmalı köylerimize tüm alanlarda adı unvanı ve yapısı iade edilmelidir.

Deprem, kuraklık, sel gibi orman yangınları coğrafyamızın kaderi olup başımıza gelince mücadele etmek yerine, önceden tedbir alarak başımıza geldiğinde an az zayiatla yangınları söndürmeliyiz.

Yangından sonraki safha ise Orman teşkilatının en uzman olduğu ve en kolaylıkla yerine getirebileceği bir konudur. Türkiye’nin 1950 yıllarından bu yana gelen ağaçlandırma tecrübesi bulunmaktadır. Orman Genel Müdürlüğü yanan sahaları geçmişte olduğu gibi, günümüzde de başarı ile ağaçlandıracaktır. Geriye dönülüp daha önceki yanan sahalara ve ağaçlandırılan yerlere bakıldığında da bu görülecektir.

#topragınadamı

Celil Çalış

1973 Yılında Konya/Kadınhanı ilçesinde doğan Celil ÇALIŞ, Konya Çumra Ziraat Meslek Lisesinden 1992 yılında mezun olduktan sonra Tarım ve Köy işleri Bakanlığı Erzurum / Çat İlçe Müdürlüğünde Ziraat Teknisyeni olarak göreve başladı. Sırasıyla Antalya / Elmalı, Antalya /Alanya ve Konya İl Tarım Müdürlüklerinde değişik kademelerde görev yaptı.

Previous Post

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir