Celil Çalış – Toprağın Adamı

Anız Yangınları;  Milli Meseledir

Anız Yangınları;  Milli Meseledir

Ülkemizde birinci harmanımız yarıya yaklaştı, bölgemizde arpa hasadı bitmek üzere, buğday hasadı hızını aldı. Değişik bölgelerimizde meydana gelen dolu, sel, don olaylarına rağmen 2020 yılında belki de olumlu giden tek alan, yağış miktar ve dağılımı ile TARIM. Tarımda yıllık üretim yanında sürdürülebilirlik çokça kullandığımız tekerleme gibi olsa da gerçek; “tarımda sürdürülebilirlik”tir. Hasat sonrası ekonomik değer olan saplarımızı paket ve saman yaptıktan sonra artıklarını yakmayalım, organik madde olması için topraklarımıza karıştıralım.

Toprak verimini düşüren, topraktaki canlılık dediğimiz üst kısmında canlılığı öldüren anız yangınları ile mücadele son yıllarda devletin de politikası haline geldi. Anız yakanlara bir taraftan Türk Ceza Kanunu’nun ilgili maddelerince cezai işlem uygulanırken, uzmanlar da çiftçileri anız yakmamaları konusunda çağrıda bulunuyor.  Topraklarımızın en önemli eksiği olan organik madde miktarını arttırmanın bitkisel ve hayvansal atıklarla yükseltilebileceği artık kabul edildi.

Türkiye topraklarının genel olarak organik maddece zayıf, hasat sonrası toprağa karışan bitki artıkları, toprak organik yapısını güçlendirir. Tarım alanlarının gelecek nesillere sağlıklı şekilde bırakılması için anız yakmanın hem ülke hem üretici ekonomisine zarar verdiği aşikâr.

Türkiye’de tarım yapılabilir 24 milyon hektarlık alanın yaklaşık yarısında tahıl ekimi yapılırken, tahıl ekilen alanların da yüzde 90’ında buğday ve arpa ekilmektedir. Anız yangınları için en büyük sorunun da buğday ve arpa ekim alanlarında oluştuğuna içimiz yanarak her zaman şahit olmuşuzdur.  Türkiye’de bundan 50 yıl önce yüzde 60’lar seviyesinde olan anız yangınları, son yıllardaki çiftçi eğitimleri ve bilgilendirme çalışmaları ile yüzde 10’lara kadar düştü. Bu iyi bir gelişme olmakla birlikte tamamen ortadan kaldırılması gereken milli bir meseledir. Anız yakma, bu eylemi gerçekleştirenler tarafından kısa sürede faydalı olduğu iddia edilecek kadar düşünülmeden yapılan felaket ve gerçek bir çevre sorunudur.

 Özellikle ülkemizde makineli tarım ve beraberinde gelen ikinci ürün elde etme isteği ile nadası ortadan kaldıran münavebe sistemi gibi son 50-60 yılda gerçekleşen tarımdaki yapısal değişiklikler ile yakın geçmişte gündeme gelmiştir. Bu nedenle hasat artığı sap ve köklerin doğal yollardan toprağa karışması veya çürüyerek humusa dönüşmesi için gereken süre ortadan kaldırılmak istenmektedir. Hasat işlerinin hızlandığı dönemlerde, biçerdöverlerle hasat yapılan alanlarda biçim boyunun yüksek tutulması, bu alanları anız yakma için potansiyel tehlike alanı yapmaktadır. Bunun en önemli nedeni, üreticilerimizin bir sonraki ekecekleri ürün için zahmetsiz tarla hazırlığı yapmaktan kaynaklanmaktadır.

 Anız yakma bir kısım üreticilerimizin de tarlasındaki hastalık ve zararlıları yakmak suretiyle yok olacağını düşünmesinden kaynaklanmaktadır. Fakat anız yakma çok sayıda olumsuz duruma yol açılmaktadır. Topraktaki organik madde,  yüzeye yakın kısımda bulunan yararlı mikroorganizmalar yok olmaktadır. Toprak, su ve rüzgâr erozyonuna daha hassas bir duruma gelmektedir. Yangınla birlikte çevredeki orman, meyve ağaçları, çalılar, telefon ve elektrik hatları, yerleşim yerleri ve toprak üstü canlıları zarar görmekte, demir ve kara yolu ulaşımı tehlikeye düşmekte,  aynı zamanda çevre ve hava kirliliğine yol açmaktadır.

Yanan anızın, hem toprak üstü canlılarına hem de anız artıkları ile beslenen yaban hayvanlarına zarar vermesi sonucu doğal denge bozulmakta, toprak yüzeyinde belli bir derinlikteki verimli katmanın kaybedilmesine neden olmaktadır. Toprak oluşumu çok uzun süre alan bir işlemdir. Bu işlemin doğal faktörlerle gelişmesi; su, rüzgâr gibi etkenleri içerisinde barındırır ve milyarlarca yıl alır. Bitkilerin gelişmesini sağlayabilmesi için ihtiyaç duyulan en az 40 cm kalınlığındaki olgun bir toprak tabakasının oluşumu için 8.000-40.000 yıl gibi bir zamana ihtiyaç olduğunu dikkate alırsak, yenilenmesi çok uzun zaman alan doğal bir kaynak olduğunu görürüz. Bu doğal kaynağı gelecek nesillere sürdürülebilir şekilde aktarılması ve korunması mecburiyetimiz ve vebalimiz vardır.

Anızların yakılması ekonomik kayıp

Ülkemizde yaklaşık 12 milyon hektar alanda hububat ekimi yapılmaktadır. Hububat ekim alanlarının büyük çoğunluğu kıraç alanlardan oluşmakta, 300 kg dane verimi ve 300 kg sap verimi ortalaması ile baktığımızda 36 milyon ton sap saman üretilmektedir. Bunun ekonomik değeri ise 15 milyar TL civarındadır. Yüzde yirmisi değerlendirilemese 3 milyar TL değer ekonomimizden kayıp olarak yanmaktadır.

Anız Yakmanın Cezası Var

Anız yakma ile ilgili cezalar yetersiz kalmakta. “Cezaların caydırıcılığı arttırılmalıdır.” 2020 yılı*için anız yakanlara Çevre ve Şehircilik Bakanlığının 31 Aralık 2019 tarih ve 30995 sayılı resmi gazetede yayınlanan 2020/1 Nolu Tebliğ’inin, ” 1″ bendinde “Anız yakanlara her dekar için 73,68 TL idari para cezası verilir. Anız yakma fiilinin orman ve sulak alanlara bitişik yerler ile meskun mahallerde işlenmesi durumunda ceza beş kat arttırılır.” hükmü yer almaktadır.” Anız yakma cezası var demek için uygulanmak yerine, verilen tarımsal desteklemeler ile bütünleştirilmelidir. Günümüz teknolojisi ile gelişmiş ÇKS takip uygulamaları ile uydu takibi yapılmalı anız yakmalar formalite cezalar yerine nasıl üreticilerimizin büyük çoğunluğunu organik madde konusunda ikna ettiysek, ikna edemediğimiz üreticilerimizi de desteklemelerle terbiye etmeliyiz.

İslam Canlıya Eziyeti Yasaklar

Din adamlarının anız yakmanın haram olduğunu beyan ettiklerine şahit olduk. Anız yakmanın geleceği yakmak olduğunu söyleyerek, “Bir hayvanın keyfiyen öldürülmesi ile yakılan anızda ölen binlerce canlının durumu aynıdır.” Anızla birlikte aynı zamanda binlerce canlının yakılması vahşettir, büyük günahtır. Hz. Muhammed “Yerdekilere merhamet etmeyene, göktekiler merhamet etmez. ” buyurarak, etrafımızdaki canlılara hangi gözle bakmamız ve nasıl davranmamız gerektiğini bize göstermektedir. Artık anız yakılması gibi çağdışı bir uygulamadan vazgeçilmesi şart. Diyanet İşleri Bakanlığı harman önü bir Cuma hutbesini anız yangınları konusuna ayırması, hatırlatma ve olaya verilen önem açısından fayda sağlayacaktır.

Anız Yangınları, Gıda Güvenliğini Tehdit Ediyor

Anız yangınlarının önüne geçmek, işini düzgün yapan üreticilerimizi kollamak ve ödüllendirmek için azami dikkat gösterilmeli. Anız yakma gibi çağdışı uygulamalara son verilmesi, çiftçiye yeni önerilerin sunulmasını zorunlu kılmaktadır. Anız yakmanın zararları konusunda çiftçilerimiz yeterli ve doğru bilgiyle buluşturulmalıdır. Tarımsal desteklerden çiftçilerin faydalanabilmesi için anız yakmama koşulu getirilmelidir. Anız yakmayan çiftçilere daha yüksek miktarda destek verilmelidir.  Anız yangınlarının geleceğimiz ve gıda güvenliğimiz açısından son derece önemli bir tehdit olduğunu dönemsel kamu spotları ile görsel bilinç olarak bu tehdit aşılanmalıdır tüm çiftçilerimize.

Bütün kusurumuzu toprak gizliyor

Merhem çalıp yaralarımı düzlüyor

Kolun açmış yollarımı gözlüyor

Benim sâdık yârim kara topraktır, diyor Aşık Veysel Şatıroğlu.

Anız yangınları ile; toprağın canlılık özelliğinin sırrı olan üst kısmını yakmak ile ellerimizin derisini yakmanın verdiği zararı ve telafisini aynı düşünüp, adını ne koyarsanız koyun anız yangınlarından uzak duralım. Vebaldir, günahtır, geleceğimizi yakmaktır, bilesiniz.

#topragınadamı

Celil Çalış

1973 Yılında Konya/Kadınhanı ilçesinde doğan Celil ÇALIŞ, Konya Çumra Ziraat Meslek Lisesinden 1992 yılında mezun olduktan sonra Tarım ve Köy işleri Bakanlığı Erzurum / Çat İlçe Müdürlüğünde Ziraat Teknisyeni olarak göreve başladı. Sırasıyla Antalya / Elmalı, Antalya /Alanya ve Konya İl Tarım Müdürlüklerinde değişik kademelerde görev yaptı.

Previous Post
Next Post

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir