Celil Çalış – Toprağın Adamı

Buğday Ekim Alanlarının Daralması Tehlike Eşiğinin Altına Düştü

Buğday Ekim Alanlarının Daralması Tehlike Eşiğinin Altına Düştü

Türkiye tarım ülkesi ve ekonomik kalkınmasının en önemli başlıklarından birisi tarımdır diye geldik hep. Tarım deyince akla ilk gelen buğday, beslenme deyince akla ilk gelen ekmek olagelmiştir, ülkemizde ve dünyada. Söylenegelen bir başka söz de buğday dünyanın en stratejik ürünüdür ve bu söz çok doğrudur.

Bu konuda Ulusal Hububat Konseyi ve Şanlıurfa Ticaret Borsası işbirliğiyle ocak ayında Şanlıurfa’dadüzenlenen “2019 Hububat Sektörel Değerlendirme Paneli”nde önemli tespitler ortaya konuldu. Özkan TAŞPINAR Başkanlığında Ulusal Hububat Konseyi her yıl Türk tarımına hizmet edecek, yön verecek önemli toplantı ve sonuçları ortaya koymaktadır ki geçen yıl Tarım Orman Bakanlığı Rekolte tahminini UHK ve Konya Ticaret Borsası’nın açıklamaları sonrası revize etme zorunluluğunu hissetmiştir. UHK Başkanı, Yönetim Kurulu,  Bilim Kurulu ve UHK’nin çalışmalarında büyük emeği geçen Genel Sekreter İsmail ÖZKAN’ı çalışmalarından dolayı tebrik ediyorum.

Çalışmalar ışığında buğday üretimini değerlendirecek olursak;

Buğday ekim alanları 10 yıl önce 9 milyon hektar iken 2019 yılında 7 milyon hektarın altına düşmesi üretimin sürdürülebilirliği ve arz güvenliği açısından riskten öte tehlike oluşturmaktadır. Buğdayın stratejik ürün olduğu gerçeğinden hareketle buğday üretiminden uzaklaşılmasının doğuracağı gıda arz güvenliği sorununu bertaraf etmek için Bakanlığın sebep oluşturması gerekir.

Ülkemizde her yıl 5-6 milyon hektar nadas, 2 milyon hektar tarım alanı boş kalmakta, ekilmemektedir. Sebebi; yağışların yetersiz ve dengesiz olması, kırsaldan göç, parçalı arazilerin terk edilmesi, kıraç alanlarda üreticilerin kar edememesi, girdi maliyetlerinin yüksekliği söylenebilir.  Bu da en çok buğday üretimini olumsuz etkilemektedir. Parçalı arazilerin yeniden üretime kazandırılması için birlikte üretim, arazilerin ve yönetimin toplulaştırılması için kooperatifleşme ve üretici birliklerinin oluşturulması, Toprak Koruma ve Arazi Kullanım Kanunu’nda belirtilen miras kanunu gibi üretim yöntemleri hayata geçirilmelidir.

Her geçen yıl buğdaya dayalı un, makarna, irmik, bisküvi, bulgur gibi mamul ihracatının artışı yanında, iç piyasa arz-talep dengesine dayalı açığı da ithalatı artırmış; 2019 yılı içinde 9 milyon tona yaklaşan buğday ithalatı bugüne kadar görülen en yüksek miktar olup nerede ise ülkemizin ürettiği toplam buğdayın yarısına yaklaşan çok ciddi miktardaki buğday ithalatının tehlike boyutunun ciddiyetine varmalıyız. 

Buğday ithalatının ürün yetersizliğinden değil, kaliteli buğday ihtiyacının karşılanmaması gerçeğini kabul ederek fazlası ithalata dur demek için ülkemiz içinde alınabilecek tedbirleri almalıyız.

– TMO’nun kalite baremleri arasındaki fiyat farkını artırması, ülkemizde farklı kullanım amaçlarına uygun, kalite potansiyeli yüksek yeni çeşitlerin geliştirilmesi gerekir.

– Sertifikalı tohumun yaygınlaştırılması için verilen destek önemli ancak üretime katkısı beklenen yansımayı yapmamıştır. Sebebi sertifikalı tohumluk destekleme özetinde değer bulmuştur. Desteklemenin verim ve kaliteye etkisini ispatlamak ve sonrası tercih edilir duruma gelmesini sağlamak için desteğin yükseltilmesi, kayıt dışı sertifikalı tohumculuk denetimini Bakanlığın daha dikkatli ve caydırıcı olarak yapması gerekmektedir.

TMO çiftçinin karagün dostudur” sloganlarda kaldı. Son yıllarda tüketiciyi koruma çabası,  üretimi zorlayıcı hal almış, üretici baskı altına alınmıştır. 3. Tarım şurası sonuç bildirgesi ve 2020 eylem planında da yer alan “üreticinin ekim döneminde satış fiyatını bilecek” ifadesi buğday üretimi için çok önemli dayanaktır. TMO sadece hububatta değil Türk tarımının katalizör kurumudur. Sürdürülebilir tarımsal üretim için tarafı tabiki üretici olmalıdır.  Geçtiğimiz yıllarda zamansız fiyat açıklaması ve gümrük indirimi ile adeta kendi çiftçimiz yerine başka ülkelerin çiftçilerinin desteklendiği durumu ortaya çıkmış, gelecek adına üreticimizi karamsarlığa itmiştir. 

TMO’nun ithalat kararı açıklamaları hasada yakın ve hemen hasat sonrası yapıldığında, serbest piyasadaki fiyatları aşağıya doğru çektiğinden, bunun zamanı konusunda UHK ve diğer meslek teşekkülleri ile mutabakat sağlanması, yeterli stok bulundurması alınacak tedbirlerde elini güçlendirecektir.

Tüketiciyi korumanın, üreticiyi korumadan geçtiği daima göz önünde bulundurulmalıdır. Arz güvenliğinin olmadığı bir ortamda tüketicinin korunmasından ve gıda güvenliğinden bahsedilmesi işin edebi yanıdır.  Tüm bu sebeplerle tüketiciyi ve üreticiyi koruma rolünün dengelenmesi ve psikolojik sınırların ötesinde gerçekçi yaklaşımlar ortaya konulması daha gerçekçi olacaktır.

Buğdaya verilen ve yıllardır aynı kalan 5 krş’luk desteğin 10 krş’a çıkarılması yaklaşımı önemlidir.Ancak üreticide hissedilir bir etki oluşturması için bu rakamın en az 20-25 krş’a yükseltilmesi elzemdir. Kime göre; tarım camiasına göre. Ayrıca yağışa dayalı, kuru tarım koşullarında (nadas-iki yılda bir ürün alınması) üretim yapan Orta Anadolu ve geçit bölgelerinin bu alanlarında ürün desteği yanında, alan desteği de verilmesi dezavantajlı bu bölgelerde buğday üretiminin sürdürülebilirliği açısından hayati bir gerekliliktir.

İklim değişiklikleri, küresel ısınma tüm bitkisel üretimde olduğu gibi çoğunluğu kıraç alanlarda ekilen hububat üretiminde riskleri daha çok arttırmaktadır. Sürdürülebilirlik ve gıda güvenliğini tehdit edici boyutların ortaya çıkmasına neden olacaktır.

Sözün özü; “tarımın ihmali dışa bağımlılıktır”. 3. Tarım şurasının özetinde, “Gıda güvenliğinin en az Milli Güvenlik kadar önemlidir” vurgusu, “Temel gıda ürünlerinde dışa bağımlı olmak en az Savunma sanayiinde dışa bağımlı olmak kadar tehlikelidir.”tespitinden yola çıkarak ekmeğimize sahip çıkalım.

Ekinlere bir kere de çiftçi gözüyle bakınız; başakları hükümdar tuğlarından ve taneleri incirlerden daha kıymetli bulursunuz. demiş, Cenap Şahabettin

Bir de çiftçi gözüyle bakalım, ithalatla başka ülkelerin çiftçilerini destekleyeceğimize, kendi çiftçimizi destekleyelim. Havza bazlı ürün destekleme modelini biran önce hayata geçirelim de, çiftçimiz ne ekeceğim telaşı yerine fiyatı önceden belli olan ürününde daha kaliteli ve daha fazla nasıl üretirim telaşına düşsün.

#topragınadamı

Celil Çalış

1973 Yılında Konya/Kadınhanı ilçesinde doğan Celil ÇALIŞ, Konya Çumra Ziraat Meslek Lisesinden 1992 yılında mezun olduktan sonra Tarım ve Köy işleri Bakanlığı Erzurum / Çat İlçe Müdürlüğünde Ziraat Teknisyeni olarak göreve başladı. Sırasıyla Antalya / Elmalı, Antalya /Alanya ve Konya İl Tarım Müdürlüklerinde değişik kademelerde görev yaptı.

Previous Post
Next Post

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir