Celil Çalış – Toprağın Adamı

ÇANAKKALE’Yİ OKUMAK YETMEZ ÇANAKKALE’Yİ İYİ ANLAMAK LÂZIM

18 Mart’ta tarih yazılır, VATAN DESTANI yazılır. “Tarih yazmak, tarih yapmak kadar mühimdir. Yazan yapana sadık kalmaz ise değişmeyen hakikat insanlığı şaşırtacak bir mahiyet alır.” (1931) diyor Büyük ATATÜRK. Çanakkale’yi okumak, gezmek yetmez, iyi anlayıp gönüllere nakşetmeliyiz.

‘Ey vatan, ey bayrak, ey ezan! Sen varsan ben de varım’ duygusunu dile getirebilirsem bana ne mutlu diyerek Çanakkale’yi anlatmaya başlıyor Tarihçi Abdullah TOPAÇ hocam. “Tarihini bilmeyen toplumlar, alzheimer olmuş hastalara benzerler. Dünyada bir eşi benzeri daha olmayan muharebeye onlardan ve bizden katılan 750 bin askerin 500 bini can verdi. Bu savaşta Çanakkale Boğazı’nı dolduracak kadar kan aktı. Biz Türkler için bu savaşın gâyesi, İlay-ı Kelimetullah dediğimiz Allah’ın nizamını dünyaya yayma sorumluluğudur. Onun için bu savaşta bütün dünya Türk milletine düşmandır. Çanakkale ibret alacağımız, yarınımızı aydınlatacağımız bir destandır. Çanakkale iman ve inancın vatan duygusuyla küfürü def ettiği yerdir.” “Çanakkale Savaşı yıllarında Türkiye’nin nüfusu 10 milyondu, bu nüfusun 250 binini bu savaşta şehit verdik. Bu sayıyı böldüğümüz zaman 40 çıkıyor. Biz bu vatanın zekâtını insan olarak ödedik.” diyerek Çanakkale destanını gönüllere nakşeder Abdullah TOPAÇ hocam.

Bir Kahraman Takım ve de Yahya Çavuştular.

Tam, Üç Alayla Burada, Gönülden Vuruştular.

 Düşman Tümen Sanırdı,  Bu Şahane Erleri,

 Allah’ı Arzu Ettiler,  Akşama Kavuştular…

“Ey şehid oğlu şehid,  isteme benden makber. Sana aguşunu açmış duruyor Peygamber.”

RUHLARI ŞÂD, MEKÂNLARI CENNET DAVALARI KAİM OLSUN.

Çanakkale herhangi coğrafi bir yer değildi. Neydi Çanakkale? Çanakkale bir destandır.  Akılları durduran,  hesapları alt üst eden,  devleri denizlerimize gömen bir destandır Çanakkale.  Vatan toprakları uğruna yaşı 45’lerden 15’lere kadar tükenen evlâtlarımızın, toprağın bağrında sıralandığı bir destandır Çanakkale. Mecidiye Tabyasında Onbaşı Seyit;  Seddülbahir’de Yahya Çavuş,  Cesaret Tepe’de,  Conkbayırı’nda,  Arıburnu’nda,  Kılıçbayırı,  Kabatepe’de Mehmetçiğin kanıyla sulanmış gelinciklerin,  dağ lalelerinin şahit olduğu destandır Çanakkale. 

“Durma, cepheye git oğul!” diyen anaların,  kara yazmalarını kabirlerine kadar çıkarmayan namus kalesi gelinlerin,  babasız büyüyen sabır taşı balaların;  bir milletin toplu çarpan iman dolu kalbinin topyekûn destanıdır Çanakkale. Kabatepe’ye dikilen Mehmetçik anıtından,  Sakarya’ya,  Dumlupınar’a,  Kocatepe’ye yıkılan devletin küllerinden doğan Türkiye’ye bakan Mustafa Kemal’in umut dolu gözleridir Çanakkale.

Uzun yıllar devam eden ve o cepheden bu cepheye gönderilen Mehmedin takati dermanı azalmış son kalenin savunmasında mesafeler daralmış ve süngü savaşlarına kadar gidilmişti. 14’e kadar inen asker yaşından dolayı işyerleri kapanmış, araziler işlenemez olmuştu. Yokluk ve kıtlık mı yoksa cepheler arası sıcak yemeği bırak ekmek taşınmasının imkânsızlaştığı bir dönemdi.

Bu sebepten Çanakkale’yi okuduktan sonra anlamak, en önemlisi yaşamak lazım. Düşman değişti mi? Değişmedi. Anadolu’nun konumu ve önemi değişti mi? Değişmedi. Bin yıl önce olduğu gibi bugün de Türk’e karşı olan kin dindi mi? Dinmedi. Dost görünen müttefiklerimiz bizi seviyor gibi davranıyorlar ya, biz de inanıyor gibi yapıyoruz inanın. Bin yıl önce, beş yüz yıl önce, 100 yıl önce olduğu gibi günümüzde de dünyanın merkezi Ortadoğu, Orta Asya ve Kafkasya’da savaşlar devam ediyor gelecekte de edecek. Anadolu coğrafyasında ilelebet kalacağız, zora düşüp namerde muhtaç olmamak için birlik beraberliğimizi sağlayacak sebepler oluşturmalıyız. Kendine yeter her alanda üretimi yapacak potansiyelimizi harekete geçirmeliyiz. Çanakkale Destanını iyi anlayıp zor günlerin destanının geleceğimize ışık tutmasına sebep;

ÇANAKKALE DESTANININ ANLAŞILIP ANLATILABİLMESİ İÇİN:

    1- Çanakkale’nin manevi atmosferi ve olaylarının, din ve tarih alanında ehil,   müşterek bir ekibe incelettirilerek; O MANEVÎ YARDIM VE ATMOSFERE SEBEP OLAN İNSAN DAVRANIŞLARIYLA BİRLEŞTİRİLİP EŞLEŞTİRİLEREK kamuoyuna mal edilmesi elzemdir.

    2- Düşmandan üstün olduğumuz Kurmay Komuta heyetimiz (meslekî bilgi,  kültür, şecaat,  kahramanlık,  fedakârlık gibi yönleriyle)  çok iyi incelenmeli; bunların üstün vasıfları bugünkü subaylara ve gençlere örnek olacak hale getirilmelidir. KAHRAMANI OLMAYAN MİLLETLERİN ZAFERİNİN DE OLAMAYACAĞI BİLİNMELİDİR. Böylece kahramanlar hakkında bozgunculuk, bölücülük yapan bilgi sahtekârları da susturulmuş olurlar.

    3- Türk milletinin genlerine işlemiş olan Vatan ve İstiklal Ruhunun Mehmetçikteki hali ile;  bu halin siper, hücum ve fedailik görevlerindeki tecellisi çok iyi tahlil edilip, BU YÜKSEK RUH neslimize miras edilmelidir.

    4- Türk İnsanının Vatan ve Devlet kavramı için üstlendiği fedakârlık,  yani cephe gerisinde milletimizin şecaatinin incelenip bugüne ve yarına örnek olması sağlanmalıdır.

    5- Devlet ve milletteki her kesimin duruşundan meydana gelen Milli Birlik incelenmeli;  önemi ve gereği topluma hıfzettirilmelidir.

    6-Evladının başına kına yakan analar, birkaç nikâh görüp gerdeğe girmeden ölen gelinler,  yavuklu kızlar… ” Git  Oğul..” diyenler;  YANİ  O  GÜNKÜ  TÜRK  KADINI   çok çok  iyi  incelenmeli; o ruh  ve  o  inanç  ihya  edilmelidir.

    7-Çanakkale’ye gelen Alman General Liman Paşa ve Komuta Heyeti iyi tahlil edilerek; Ülke Güvenliğinde dış desteklerin güvenirliliği değerlendirilmelidir.

Çanakkale’yi geçilmez kılan üç husus: İMAN,  ASKERLİK SANATI VE VATAN SEVGİSİ.

Bunları,  öğretmen ve diğer aydınlarımız vasıtasıyla yükselen yeni nesillere kazandırabilirsek yarınımızdan emin oluruz.

Allah yolunda savaşan ölen ve öldürenin canlarını mallarını Allah, karşılığı Cennet olarak satın aldı. (Tevbe Suresi 111. ayet) Bu hüküm 3 kitapta sabittir.

Şanı bu dünyada baki kalan;  kurtuluş savaşımızın önsözünü yazan yiğitler; Çanakkale Kahramanları, sizleri rahmetle minnetle yâd ediyor, aziz ruhunuzun önünde saygıyla eğiliyorum.

Çanakkale zaferimizin 106.  yılı kutlu;  şehitlerimizin ve zafere dahli olanların cümlesinin ruhları şad,  hatıraları ebedi olsun.

Aziz ruhlarına el Fatiha…

Celil Çalış

1973 Yılında Konya/Kadınhanı ilçesinde doğan Celil ÇALIŞ, Konya Çumra Ziraat Meslek Lisesinden 1992 yılında mezun olduktan sonra Tarım ve Köy işleri Bakanlığı Erzurum / Çat İlçe Müdürlüğünde Ziraat Teknisyeni olarak göreve başladı. Sırasıyla Antalya / Elmalı, Antalya /Alanya ve Konya İl Tarım Müdürlüklerinde değişik kademelerde görev yaptı.

Previous Post
Next Post

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir