Celil Çalış – Toprağın Adamı

Danesi Dolmadan Kuruyan Başakların Arkasındayız

‘Sözü olan geleceğe katkı yapar’ düsturuyla tarımı konuşmaya, yazmaya çalışıyoruz. Bildiğimiz tarımı; geçmişi, bugünü ve geleceğini ele alarak sürdürülebilir kılmak için var gücümüzle mücadele ediyoruz.

3 Haziran 2025 günü Toprak Mahsulleri Ofisi 2025 yılı hububat müdahale alım fiyatını açıkladı. Hububat müdahale alım fiyatı bu sene de geçen sene gibi hasat öncesinde açıklandı.

Buna göre; 2025 yılı Hububat alım fiyatları TMO tarafından Buğday 13.500 TL/Ton, Arpa 11.000 TL/Ton olarak açıklandı. Desteklemelerde Temel destek+Planlı üretim desteği+Su kısıtı desteği+Sertifikalı tohum kullanım desteği toplamı 2.520 TL/Ton dur. Sertifikalı tohumluk kullanımının %35 olduğu, kıraç alanların su kısıtı desteğine tabi olmadığı gerçeği göz önünde bulundurularak üreticilerimizin esas faydalanacağı Temel+Planlı üretim desteğine göre 634 TL/Ton destekleme alacaklardır.

2024 yılında 9.250 taban fiyat 1.750 destekleme olarak 11.000 TL/Ton fiyatına yıllık %33 enflasyon değeri ile 14.63, üzerine mazot gübre ve sertifikalı tohum desteği eklenecek olursa üretici açıklanan fiyatlarda beklediğini bulamamıştır.  2025 üretim yılında don ve kuraklık etkisi ile verimde azlık, rekoltede bekleneni alamayacağımızı düşünürsek umutlar sonraki harman kaldı. 

Dünya fiyatlarının altında kalmayan buğday arpa alım fiyatlarında dünya üreticilerinin girdi fiyatları ve iklim avantajlarını göz önünde bulundurarak üretimin sürdürülebilirliği düşünülmeli, fiyatlar revize edilmelidir.

Açıklanan fiyatların müdahil fiyatlar olup, bunun piyasaya verilen bir mesaj olarak değerlendirilmesi gerekmektedir. Zira mahsul, serbest piyasa ve borsalarda bu fiyatların üzerinde işlem görecektir, görmektedir de. 

Ayrıca; kuraklıktan ve zirai dondan etkilen çiftçilerimizin Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatifleri’ne olan borçlarının faizsiz veya makul faiz oranı ile yapılandırılması üreticinin ayakta kalabilmesi ve üretime devam edebilmesi açısından son derece önemlidir.

Buradan hareketle, kuraklıktan ve 30 ilde 14 ürün grubunun yanında hububat alanlarında kısmi zarar oluşturan dondan etkilenen çiftçimizin üretimden düşmemesi, özellikle girdi fiyat artışlarının olumsuzlarından etkilenmemesi için acil tedbirlere ihtiyaç vardır. Tüm hububat gurubunun yanında Buğdayın stratejik ürün olduğu gerçeğinden hareketle buğday üretiminden uzaklaşılmasının doğuracağı gıda arz güvenliği sorununu bertaraf etmek için Tarım Orman Bakanlığının sebep oluşturması gerekir. 2026 yılı üretim planlamasında ülke ihtiyaçlarını karşılayacak bir çalışma ortaya konmalıdır.

Bitkisel üretimde Ağustos 2024’te Yayınlanan ‘8859 Sayılı Bitkisel Üretimde Yeni Destekleme Modeli ve Üretim Planlaması konusundaki Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ümitleri ve beklentileri arttırdı. Cumhuriyet tarihinde ilk defa 2025-2027 dönemini kapsayan 3 yıllık bitkisel üretim destekleri açıklandı.

 Böylece üretim döneminin fiilen başlayacağı dönemden önce bitkisel üretim destekleri açıklanmıştı. Önemli olan karar almak değil uygulamak vurgusunu tekrar etmek, hatırlatmak istiyorum. Darısı desteklemelerin de üretim sezonu sonunda değil, girdilerin yekün tuttuğu üretim döneminde ödenmesine. Beklentileri arttıran Bitkisel Üretimde Yeni Destekleme Modeli ve Üretim Planlaması hakkında uygulama yönetmeliğinin hala açıklanmaması ayrıca üzerinde durulması gereken bir konu.

Rahmetli Cumhurbaşkanımız Süleyman DEMİREL bir söyleşisinde şöyle diyor: ‘İnsan karanlıkta oturabilir de aç oturamaz. Benim içinden geldiğim Anadolu ve Anadolu köylüsü mahsul olmadığı zaman hayvanı da açtı, kendisi de açtı. Biz o ıstırabın içinde yetiştik, biz yoksulluğun fukaralığın ne olduğunu biliriz. Bunu ortadan kaldırmanın yolunu da biliriz. Biz henüz tanesi dolmadan kuruyan başakların arkasından geldik. O başaklar kurumamalıydı, ona su lazımdı. Bizim kavgamız bozkırla yeşilin kavgasıydı. BOZKIRI YEŞİLE ÇEVİRMELİYDİK.’

Uluslararası Hububat Konseyinin son raporunda dünya toplam tahıl üretim projeksiyonu öngörüsünde; IGC, 2023/24 sezonu için küresel buğday üretim tahminini 789 milyon tona revize ederken, 2024/25 sezonu için üretim öngörüsünü 799 milyon ton olarak açıkladı. Konsey, bu sezon için buğday tüketim tahminini değiştirmeyerek 803 milyon tonda korudu. 2024/25 sezonu için dünya buğday stoklarının 267 milyon tondan 262 milyon tona gerileyerek son altı yılın en düşük seviyesine ineceği öngörülmektedir.

Türkiye ve Hindistan’daki düşüşlerin Çin’deki potansiyel stok birikimini fazlasıyla dengelemesi bekleniyor. 2024/25 sezonu için küresel buğday ticaretinin, AB için beklenen daha az ithalatın yanı sıra Çin, Türkiye ve Endonezya da dahil olmak üzere Asya’nın bazı bölgelerine yapılan teslimatların azalmasına bağlı olarak bir önceki yıla göre 201 milyon tondan 196 milyon tona düşeceği tahmin ediliyor.

Bugüne kadar gerçekleşen iklim verilerine bakıldığında, kuraklığın en çok etkilediği İç Anadolu ve Çukurovabölgelerindeki üretim azalmasıyla birlikte Türkiye’nin 2025 yılı hububat üretim miktarının geçen yıldan da az olacağı görülüyor. Bu azalış Konya’mızda maalesef daha çok olacak gibi görünmektedir.

Ülkemiz hububat ekiliş alanları giderek azaldığı gibi, sulanabilir alanda sağlıklı uygulanabilirse Bitkisel Üretimde Yeni Destekleme Modeli ve Üretim Planlaması ile beklenen ölçüde ekiliş alanı artacaktır.

Türkiye’de hububat üretiminin büyük oranda doğrudan iklim şartlarına bağlı olması önemli risk oluşturmaktadır. Her türlü olası fiyat dalgalanma ve kotalara karşı ülkemizde hububat üretiminin en azından kendi tüketimimize yeterli düzeyinin korunabilmesi ve hatta ihracatın da yerli üretimle karşılanması önümüzdeki dönem Türkiye’nin en önemli hedeflerinden biri olmalıdır.

Biz istiyoruz ki ihraç ettiğimiz ürünlerin hammadde ihtiyacını en yüksek oranda yurt içinden karşılayalım, başka ülkelerin çiftçisini değil kendi çiftçimizi destekleyelim.

Neler yapılmalı?

  1. Bu yılki hassasiyette göz önünde bulundurulduğunda TMO’nun piyasayı regüle edici fonksiyonu yanında buğday gibi stratejik ürünlerde özellikle sıklıkla yaşanan krizleri de göz önünde bulundurarak, yeterli stok yapması hayati öneme haizdir.
  2. Gübre fiyatlarında ithalata bağımlı olmamız sebebi ile dramatik artışların maliyetler üzerinde önemli baskı oluşturma potansiyeli devam ettiğinden, bu baskıyı azaltıcı önlemler alınmalıdır. Gübre fiyatlarındaki yüksek ve kullanım dönemindeki dalgalı artışlar gübre kullanımını azaltmakta bu da verim ve kaliteyi olumsuz etkilemektedir.
  3. Kuraklığın tarımsal üretimdeki riskleri azaltmanın en önemli yolu ivme kazanmış sulama yatırımlarına daha fazla kaynak ayrılmasından geçmektedir. Ülke genelinde su fazlası olan dış havzalardan özellikle kışın depolanan suyun uygun havzalarda kullanılması konusundaki fizibilite ve uygulama projeleri hızlandırılmalıdır. Özellikle kuraklığın en belirgin gerçekleştiği Konya Kapalı Havzası için hayati önemdeki Mavi Tünel kapsamındaki projelerin acilen tamamlanması, havza dışından su getirme projeleri yatırım programlarına alınmalıdır. TBMM de kısa zamanda görüşülecek olan Su Kanunu bu açıdan oldukça önemli olup, Türkiye su varlığının bir bütün olarak ele alıp planlanması ve havza bazında yönetilmesi gerekmektedir.   Sıkça kullanılan suya göre tarım yerine mevcut kaynakların tasarruflu kullanılması önceliğinde “Tarıma göre su temini” ana fikrinde SU KANUNU çıkarılmalıdır.
  • Hububatta destekleme programı Bitkisel Üretimde Yeni Destekleme Modeli ve Üretim Planlaması uygulama yönetmeliği bir an önce yayınlanarak, üretim havzalarının avantaj ve dezavantajlarına göre üretici menfaatleri ve üretimin sürdürülebilirliği göz önüne alınarak belirlenmelidir. Açıklanan destekleme miktarları alternatif ürünlere göre üreticinin buğday ekimi tercihini arttırmayacaktır. Ayrıca fiyat belirleme ve ilanında kullanılan dünya fiyatlarının üzerinde olması dünya çiftçilerinin üretim maliyetleri ve dünya ülkelerinin üreticilerine sağladığı sübvanse oranları ile de karşılaştırılmalıdır.
  • Yaşanan salgın hastalık, Rusya Ukrayna Savaşı, Ortadoğu’daki her geçen gün zorlaşan yaşam mücadelesi daha önceki birçok krizde olduğu gibi üretimin ve gıdada kendimize yeterliliğin önemini bir kez daha ortaya çıkarmıştır. Paranız olsa da istediğiniz ürünleri bu dönemlerde satın alamama riski daima göz önünde bulundurulmalı ve özellikle buğday ve mısır gibi stratejik ürünlerde tercih ve politikaların daha güçlü olarak üretimden yana olması gereklidir.
  • 2 milyon hektar ekilmeden devreden arazilerimizi üretime kazandırmak, ölçekten uzak arazi yapısına sahip çiftçinin maliyet ve verimliliğini yönetmek için üretim sürecine dokunmak şarttır. “İşlenmeyen Tarım Arazilerinin Tarımsal Amaçlı Kiraya Verilmesine İlişkin Yönetmelik” yürürlüğe girdi. Üzerinde durmamız gereken husus ekilmeyen tarım arazilerinin kiralanması değil, ekilemeyen arazilerin ekilmesini sağlamak için üreticileri desteklemektir.
  • Bakanlığımız tarımsal araştırmalar biriminin analizine göre yönetimin toplulaştırması yöntemini uyguladığımızda maliyetlerde minimum %15, verimlilikte de%20-25 artış olacağı belirtiliyor. Politika üretirken bunun dikkate alınması gerekmektedir. Tasarruf tedbirleri nedeniyle durma noktasına gelen Arazi Toplulaştırması ve Tarla İçi Geliştirme Hizmetleri çalışmalarına hız verilerek ülke çapında bir an önce tamamlanmalıdır.
  • Tarsim sigortalarında Devletin verdiği katkı %60 lara kadar çıkmasına rağmen sigortalama oranı istenen seviyelerde değildir. Tarsim sigortalarının yapılan desteklemelerden kesilerek zorunlu hale getirilmesi iklim değişikliğinin tehdidinde tarımsal risklere karşı çiftçilerimizin korunması için iyi bir önlem olacaktır.
  • Biz istiyoruz ki ihraç ettiğimiz ürünlerin hammadde ihtiyacını en yüksek oranda yurt içinden karşılayalım, başka ülkelerin çiftçisini değil kendi çiftçimizi destekleyelim. Yeni sezonda çiftçimizin, girdi fiyatlarının baskısı yanında iklim değişikliğine bağlı yaşanana kuraklık, don, dolu gibi aşırı hava olaylarından etkilenen çiftçilerimizin üretim içerisinde tutulması, tarlasını yeniden ekebilir duruma getirilmesi için tedbirler alınmalı, destekler verilmeli ve önemlisi girdilerle daha çok desteklenmesi hayati önemdedir.
  • Dörtlü münavebe sistemine acilen geçilmelidir. Bu münavebeden birisi zorunlu baklagiller ekilişi ülke ihtiyaçlarının karşılanması yanında topraklarımızın sürdürülebilir tarımsal üretimi sağlaması açışımdan da elzemdir.

Yaşadığımız olumsuzluklara rağmen, yeni hasat sezonunun çiftçiye, sanayiciye, tüccara ve nihai tüketiciye hayırlı ve bereketli olmasını dilerim.            

#topragınadamı

Celil Çalış

1973 Yılında Konya/Kadınhanı ilçesinde doğan Celil ÇALIŞ, Konya Çumra Ziraat Meslek Lisesinden 1992 yılında mezun olduktan sonra Tarım ve Köy işleri Bakanlığı Erzurum / Çat İlçe Müdürlüğünde Ziraat Teknisyeni olarak göreve başladı. Sırasıyla Antalya / Elmalı, Antalya /Alanya ve Konya İl Tarım Müdürlüklerinde değişik kademelerde görev yaptı.

Previous Post

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir