Ekonomi Daralırken Tarım Nasıl Büyüdü ?
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) 2020 yılı ikinci çeyrek büyüme rakamlarını açıkladı. Tüm dünyadaki ekonomik daralma Türkiye ekonomisinde de etkisini göstererek ikinci çeyrekte yüzde 9.9 küçüldü. Dünyayı etkisi altına alan belirsizliklerin gölgesinde aynı dönemde tarım sektörü ise yüzde 4 büyüdü. Ekonomi bu kadar küçülürken tarım neden ve nasıl büyüdü?
Hem devletin aldığı tedbirler hem de iş dünyasının önünü görememe sonucu geliştirdiği savunma mekanizması sonrası Gayri Safi Yurtiçi Hasıla verilerine sektör bazında bakıldığında, en fazla büyümenin yüzde 27.8 ile finans ve sigorta sektöründe gerçekleştiğinin görülmesi olası bir durum. Hayat eve sığar mesafe kuralları sonrası bilgi ve iletişim faaliyetlerinde yüzde 11’lik büyüme yaşanan süreçte az bile. Ötelenemeyecek tek ihtiyaç beslenme ihtiyacı gerçeği ile üretimden yana taraf olan tarım kesimi “En iyi savunma hücumdur.” diyerek çalışmasında hız kesmedi ve sektöründe ise yüzde 4 büyüme ile dikkatleri üzerine çekti.
Devletin aldığı tüm tedbirler ve uyarılara rağmen beş aydır dünyanın üzerine çöken salgın nedeni ile işverenlerin birçoğu özveri göstermiş ancak yine de en büyük daralma yani küçülme ise yüzde 25 ile hizmetler sektöründe yaşandı. Sanayi sektörü ise ikinci çeyrekte özellikle ham madde sorunu nedeni ile yüzde 16.5 küçüldü. Bütün çabalara, kampanyalara rağmen inşaat sektörü de yüzde 2.7 daha küçüldü. Ev kredilerine yapılan indirimle ev fiyatlarında anormal artışlar yaşanarak yine tüketici kaybetti.
Salgınının etkisiyle sektörel bazda sanayi sektörü yüzde 16,5 daralırken, hizmetler sektöründe yüzde 25 küçülmenin sebebi ise mutlak turizmdi. Sonuç olarak 2020’nin ekonominin ikinci çeyrekteki daralmasının çift hanelere yükselmesinin önüne tarımdaki büyüme geçti diyebiliriz.Ancak ikinci çeyrekte hane halkı tüketiminin yüzde 8,6 azalması, mal ve hizmet ihracatının yüzde 35,3 oranında daralması gibi negatif veriler de tarım ve gıda sektörü üzerinde ortaya çıkan doğrudan ve dolaylı baskının sayısal karşılıkları arasında yer alıyor.
Tarım sektöründeki büyüme etkileri; Tarımda yaşanan büyüme ve oluşan olumlu havada sağlık ve tarım sektörünün alternatifsiz alan olduğu gerçeği yaşananlarla ülkede hak ettiği değeri gördü. Küçük ve orta ölçekli yeni yatırımcı ajandasına tarımsal üretimi de ekledi. Öncelikle 2019 yılına göre değerlendirildiğinde tarım sektöründe de bir daralmadan söz edebiliriz. Geçen yıl ilk çeyrekte tarım sektörü yüzde 3,9 ikinci çeyrekte yüzde 4,6 büyümüştü. Bu yıl ise ilk çeyrekteki büyüme yüzde 2,6 , ikinci çeyrek büyüme oranı yüzde 4 olarak gerçekleşti. 2020 yılı ikinci çeyreğindeki büyümede tarımsal üretim için iklim şartlarının, yağışın miktar ve dağılım olarak bir önceki yılın aynı dönemine göre daha iyi olmasının etkisi de göz ardı edilmemelidir.
Kriz dönemlerinde akla gelen tarım her zaman sığınılacak liman; Ekonominin krize sürüklendiği, sanayide, hizmetler sektöründe daralmanın en üst seviyelerde olduğu dönemlerde tarım sektörü sığınılan bir liman olmuş, özellikle hizmet sektöründe çalışanların aklına tarımda kendine iş imkânı sağlamak gelmiştir. Sokağa çıkma yasaklarının uygulandığı, kısıtlamaların en üst seviyeye ulaştığı dönemde bile tarım sektöründe işler durmadı. Tarımsal üretimde faaliyet gösteren kurum, kişi ve hatta mevsimlik işçilerin çalışması gerekliliği başlangıçta yaşanan bazı zorluklara rağmen sürdürülebilir tarımsal üretim için ayrı bir yere kondu.
Tarımsal zenginlik görmezden geliniyor; Ülkemizinen büyük zenginliği tarımsal potansiyelidir. Aktif iş gücünün önemli bir kısmı istihdam edilmektedir. Tarım, ayrıca toplumun artan ve çeşitlenen gıda talebini karşılayan sektör olması, gıda, dokuma, deri, ilaç gibi tarıma dayalı sanayiye, istihdama ve ihracata olan önemli katkısı, tarıma girdi sağlayan sanayilere pazar olması, biyolojik çeşitlilik ve çevreyle olan ilişkileri itibarıyla toplumun tamamını birinci derecede ilgilendiren, stratejik ve vazgeçilmez bir sektördür. Bu ve daha birçok sosyal ve ekonomik nedenlerle, Türkiye’yi yönetenlerin hiçbir dönemde, hiçbir gerekçeyle tarımı ve tarım kesimini ihmal etmeye hakkı yoktur. Tarımın ihmalinin sonucu, dışa bağımlılıktır.
Tarıma karşı uygulanan üvey evlat politikalarına rağmen kriz dönemlerinde, ülkenin sıkıntıya düştüğü zamanlarda bile kendisini gösteriyor. Doğru politikalarla bu potansiyel doğru değerlendirilse, Türkiye tarımdan büyük zenginlik üretebilir. Fakat bu zenginlik normal hayatta yine görmezden gelinecek.
“Aynı dili konuşanlar değil aynı duyguları paylaşanlar anlaşabilir.” demiş Hz. Ali Efendimiz.
Küresel iklim değişikliği ve küresel şirketler, gittikçe daralan tarım alanları için ciddi sorunlar getiriyor. Susuzluk ve kuraklıkla birlikte geçim kaygısı taşıyan, ekmek, iş bulma derdinde olan insanoğlu için karamsar bir tablo var ortada. Modern tarım teknikleri ile birim alandan alınan verim arttırılmasına rağmen mevcut gıda tüketimi artık dünya nüfusunu beslemekte yetersiz kalıyor. Bir yanda yetersiz ve dengesiz beslenme, bir yanda çağımızın en önemli hastalıklarından obezite insanlığı tehdit ediyor. Çözüm su, toprak ve enerji kaynaklarını akılcı, sorumlu ve geleceğe de taşıyabilecek biçimde kullanmaktan geçiyor.
Tarımsal desteklemeler çiftçilerimizin menfaatleri doğrultusunda yeniden düzenlenmelidir; Salgın hastalık sürecinde en az desteklenenin kanaatkâr tarım sektörü olduğunu da unutmayalım. Üreticinin hak ettiği ve 2019 yılı destekleri bu dönemde ödendi. Üreticimiz hak edilmiş ve gecikmiş 2019 ürünü desteklerini aldı. Çiftçilerin Mayıs ve Haziran 2020 dönemine ait düşük faizli tarımsal kredi borçları 6 ay ertelendi. Üreticinin en önemli sorunu olan enerji bedellerinde indirim, bölgeler arası fiyat ayrımının eşitlenmesi, aylık ödeme yerine hasat döneminde ödeme isteği karşılık bulmamıştır.
Ülkemizin Ekonomik Kalkınmasının adresi sürdürülebilir Tarımsal Üretim; Türkiye’nin tarımsal potansiyelini zenginliğe dönüştürmek için üretim odaklı politikaya ihtiyaç var. İthalat yerine üretimin desteklendiği bir politika ile bugün yaşanan birçok sorun çözüldüğünde tarım sektörü büyümenin en önemli dinamiği olacaktır. Tarım camiasına küçük dokunuşlardan büyük mutluluk ve sonuçlar alabiliriz.
- “Tarımda kendi kendine yeterlilik” ile “yerli ve milli üretim” kavramlarının şaka veya bir slogan olmadığı, gelecek adına zorunlu bir bakış olduğunu anladık.
- Sürdürülebilir şekilde gıda güvenliğini sağlamak açısından, orta ve uzun vadeli tarım politikalarının gerekliliği daha net şekilde ortaya çıktı.
- Hem arz-talep-fiyat istikrarı açısından hem de maliyet-satış dengesi yönünden planlama ve sonrasındaki tedarik-değer zincirinin doğru ve etkin işlemesinin önemi daha iyi anlaşıldı.
- Ulusal ya da uluslararası şirketlerin bu tür kriz dönemlerinde izlediği ‘ayakta kalma’ ve ‘krizi fırsata çevirme’ yaklaşımının önlenmesi ile birlikte tarımda küçük aile çiftçiliğinin kıymeti ve önemi daha da fark edildi.
Tarımda mazot, gübre, ilaç, elektrik başta olmak üzere yüksek girdi fiyatları, işçilik maliyeti, hayvancılık sektörü için yem ham maddelerindeki dışa bağımlılık ve genel anlamda teşkilatlanma gibi katılaşmış hale gelen sorunlarımızı çözmeliyiz.
“Zamanı geldiğinde hayat normalleşecek, birbirimizle kucaklaşacağız. Dayan milletim, geceyi gördük, güneşi de göreceğiz.” diyor Devletli Büyüğümüz.
Ekonomi daralırken tarım nasıl oldu da büyüdü diye şaşırmak yerine, tarımda daha büyük zenginlikler nasıl yaratabiliriz telaşına düşmeliyiz. Bu ekonomik büyümenin asıl unsurları olan üreticilerimizi ve tarım çalışanlarını ayakta alkışlamalıyız.
#topragınadamı



