Celil Çalış – Toprağın Adamı

İklim Değişikliği Gölgesinde 14 Mayıs Çiftçiler Günü

Uluslararası Tarım Üreticileri Federasyonu’nun kararı ile 1984 yılından buyana, 14 Mayıs “Dünya Çiftçiler Günü” olarak kutlanmakta. İklimin her geçen yıl bir önceki yılı aratması, girdi fiyatları, tarımda iş gücünün yaşlanması ve öngörülemez ürün fiyat politikaları çiftçide kutlama yapacak heyecanı ve hevesi bırakmadı.

Sosyal medya paylaşımları, tarım yazarlarının kaleme alığı yazılar, tarımsal sivil toplum kuruluşlarının iyi niyet temennilerinin ötesinde çiftçiler gününün önemime binaen alınan bir tedbir bir hedef göremedik maalesef. 14 Mayıs çiftçiliğin, tarımın sürdürülebilirliğinin konuşulması, çeşitli etkinlikler düzenlenerek sorunların, çözüm önerilerinin tartışılıyor olması, yeni hedef ve vizyonların belirlenmesi açısından elbette çok önemli bir gün.

Bugünde en önemli konu Cumhurbaşkanımızın 4. Tarım Şurası sonuç bildirgesini açıklaması. Devletimiz tarafından tarıma verilen önemin bir göstergesi elbet ama kaygımız açıklamalardan ziyade önceki şuralarda ve çıkartılan Kanunlardan elde edemediğimiz uygulanabilirlik. Hatırlayalım; 2019 yılında 3. Tarım şurası sonuç bildirgesinde Cumhurbaşkanımız “Önemli Olan Karar Almak Değil Uygulamaktır” demişti! 3. Tarım şurasında alınan 60 kararın kaç tanesini uygulayabildik?

Üreticiler zor bir sürecin, girdabın içerisine girdiler. Dünyada son beş yılda geriye dönüp baktığımızda yüz yılda yaşanan olumsuzluklar yaşandı yaşanmaya devam ediyor. Sonuç etkisi hala devam eden salgın hastalık, devam eden Rusya, Ukrayna savaşı, İsrail zaliminin insanlık dışı bozuk gaddar uygulamaları ile Ortadoğu’yu içinden çıkılmaz hale sokması, ABD Başkanının her yeni günde dünyayı başka bir açıklama ile tehdidine şimdi Pakistan-Hindistan gerilimi eklendi.

Tüm bu gelişmeler birçok alanda olduğu gibi tarımsal girdi fiyatlarını, tarımsal üretimi ve ürünlerin pazara ulaşımında da önemli sıkıntıların yaşanmasına neden oluyor. Artan girdi maliyetleri nedeniyle üretim her geçen gün zorlaşıyor. Girdi fiyatları artarken çiftçilerin ürettiği ürünlerin fiyatı aynı oranda artmıyor olması en önemli sorunlardan birisi. Üretici fiyatları ile tüketici fiyatları arasındaki makasın giderek açılması her zaman söylediğimiz bir deyişi tekrar ettiriyor bizlere; “Tüketiciyi korumanın yolu, Üreticiyi korumaktan geçer” Gıda fiyatlarındaki artışa rağmen çiftçilerin gelirlerinde, yaşam standartlarında bir iyileşme yok.

Güncel piyasa verilerine göre, 2024-2025 Mayıs dönemi gübre fiyatları yüzde 30 oranında artış gösterdi. Hayvancılıkta en temel girdi yem. Türkiye Yem Sanayicileri Birliği verilerine göre, etlik piliç yeminin tonu 2024 yılında 15300 TL iken, 2025 Mayıs ayında 18900 TL ye çıktı. 2024-2025 Mayıs ayları arası artış yüzde 20 oldu. Aynı dönemde süt yeminin tonu 11000 TL’den 14300 TL ye çıkarken son bir yıllık artış oranı yüzde 25 ye dayandı. Besi yemi ise bu dönemde ton başına 9200 TL’den 13000 TL ye çıktı. 2024 Mayıs ayından 2025 Mayıs döneminde besi yemindeki fiyat artışı yüzde 30 olarak gerçekleşti.

Buna karşılık, üretilen et 2024 Mayıs ayında 320 TL’den 2025 Mayıs ayında 420 TL ye, süt fiyatları soğutulmuş süt olarak 2024 Mayıs ayında 14,65 TL’den destekle birlikte 2025 Mayıs ayında 17,50 referans fiyatı uygulanmaktadır.  

Üretici fiyatlarına bakıldığında son bir yılda birçok üründe artışlar girdi fiyatlarının altında kaldı. Son 30 yılın en etkili ilkbahar donları ile 30 ilimizde 14 çeşit meyvemizin neredeyse tamamını kaybettik, Çukurova’da hasadın başladığı bu günlerde üreticinin gözü açıklanacak hububat taban fiyatlarında.

Bütün bu veriler gösteriyor ki, çiftçinin kullandığı girdilerin fiyatı artarken, maliyetler yükselirken üretici fiyatları açısından ürün fiyatı aynı oranlarda artmıyor. Çiftçi karlılığını başka ürünlerde, olmadı üretimden koparak başka sektörlerde göçle arıyor.  

Maliyet ile üretici satış fiyatı arasındaki farkın çiftçiye destek olarak ödenmesi gerekiyor. Ancak verilen desteklerin de bu farkı kapatamadığı biliyoruz. Destek veriliyor ancak desteğin doğru zamanda ülke ve üretici menfaatleri belirlenerek verilmesi gerekmektedir. Bununda yolu yeniden bir üretim planlaması yapılarak Türkiye’nin tarımsal üretimdeki fırsatlarını değerlendirerek sağlayabiliriz.

Bitkisel üretimde uygulanan desteklerle ilgili 5 günde iki kararname yayınlandı. 24 Ağustos 2024 günü Cumhurbaşkanı Kararı ile 2024 üretim yılı ile ilgili uygulanacak destekler yayınlandı. 29 Ağustos 2024 tarihli Resmî Gazete ’de ise Cumhuriyet tarihinde ilk defa 2025-2027 dönemini kapsayan 3 yıllık bitkisel üretim destekleri açıklandı. Böylece üretim döneminin fiilen başlayacağı dönemden önce bitkisel üretim destekleri açıklanmış oldu. Uygulama yönetmeliğini sabırsızlıkla beklediğimiz yeni dönemde desteklemelerinde üretim sezonu değil girdilerin yekûn tuttuğu üretim döneminde ödenmesi üreticilerin beklediği müjde.

Geçen yıldan bu yana yağış miktarındaki düşüş özellikle Çukurova, Güneydoğu Anadolu ve İç Anadolu Bölgesi başta olmak üzere hidrolojik, meteorolojik, tarımsal kuraklık etkisini arttırarak hissettiriyor. Kuraklığın sıcak nefesi Güneydoğu Anadolu’dan hissedilerek feryadı Orta Anadolu’da yükselecek gibi gözüküyor. Son Nisan yağışları nefes aldırsa da Marmara ve Karadeniz bölgelerimiz hariç yeterli yağmur ve kar yağışı olmadan geçen kış topraklarımızda depolama yapamadığımızın göstergesi en ufak ısınmada kendisini gösteriyor. Yer üstü su depolama alanları olan göl ve barajlarımızda doluluk oranları endişe seviyesinin altına düştü.

Su ve kuraklık sorunu geleceğe vizyon ve fırsat oluşturması için mutlaka Milli su planı başlığında su yönetimi ele alınmalıdır. TBMM ye gelmesi an meselesi olan Su Kanununda suyun Milli, Ülke bazında planlanarak, havza bazında yönetilmesi ana hedefe konmalıdır. Suyun fazla olan bölgelerden özellikle Orta Anadolu’ya transferini öngören hedefler belirlenmelidir.

Üreticiden, tüketiciye kadar olan zincirin her halkası iyi yönetilmeli, üretici ve tüketici menfaatlerinin birbirini tamamlayan sosyal bir yaklaşım öne çıkarılmalıdır.

Yapısı, doğaya bağımlılığı gereği tarımsal üretimde ciddi riskler var. Sadece üretim aşamasında değil tarladan/çiftlikten sofraya kadar olan sürecin her aşamasında riskler barındırıyor. Türkiye, sahip olduğu ürün çeşitliliği, coğrafi konum, iklim şartları, pazarlara yakınlık, bilgi birikimi, girişimcilik ve pazarlama gücü açısından tarım ve gıdada çok büyük fırsatlara sahip.

Çiftçilik; her türlü iklim şartında, zaman ve mesai şartlarının diğer sektörlere göre farklı olduğu, doğayla iç içe yapılan zor bir meslektir. Tarım sektöründe çalışan sürekli tarım işçileri ve işverenlerin arasındaki çalışma ve sosyal güvenlik şartlarının düzenlendiği Tarım İş Kanunu, günümüz şartlarına göre yeniden tartışılarak hazırlanmalı ve hayata geçirilmelidir.

Tarımsal destekler yılın başında açıklanarak ekim planlamasıyla ülkenin ihtiyacı olan ürünlerin ekimi teşvik edilmeli ve bir sonraki ürün tohum tarlaya düşmeden, çiftçinin üretim maliyetleri için nakit ihtiyacının en çok olduğu zamanda ödenmelidir.

Tаbulаr tаbulаr! Her аdımdа şuurа dur emrini veren bir jаndаrmа neferi. Her kаpının аrkаsındа, elinde bıçаk, bekleyen bir hаrem аğаsı. Düşünme! Düşüneni iftirаnın ve sefаletin lаğımındа boğduktаn sonrа ellerimizi yıkаyıp, efendim bizde filozof yetişmiyor diye аh u vаhlаr, diyor Cemil Meriç. Tabuları yıkalım, önyargılardan vazgeçelim. Üretim ayağında görevini yapan Türk çiftçisine yol açalım, yön gösterelim de yarınki hedeflerimiz yakın olsun.

Sözün özü, gerçekleştirilen ekonomik değerlerin yanında kısa, orta ve uzun vadede hedeflerimize ulaşmamamız gerekir. Tarımda kendine yetebilirlik ve sürdürülebilirliğin sağlanması için, tarım ve üretici hak ettiği ilgi, itibar ve desteği görmelidir.

14 Mayıs Çiftçiler gününü kutlamak yetmez, tarımda iklim değişikliği ve girdi fiyatlarının tehdidinde kapsamlı bir destek paketi üretici menfaatleri ve tarımın sürdürülebilirliğinin sağlanması için açıklanmalı, üreticiye moral ve heyecanı aşılanmalıdır. Üreticinin heyecanını kaybedersek sadece bu sezon değil, gelecekte üretilen ürünlerin değerini değil, bitkisel ve hayvansal üretimi yapacak çiftçileri ithal edecek değiliz.  Ürün ithal edilir ancak üreticiyi kaybedersek telafisini bulamayız. Bir ürünün ithal fiyatı bizdeki üretiminin miktarına göre değerlenir. Bizden demesi.

#topragınadamı

Celil Çalış

1973 Yılında Konya/Kadınhanı ilçesinde doğan Celil ÇALIŞ, Konya Çumra Ziraat Meslek Lisesinden 1992 yılında mezun olduktan sonra Tarım ve Köy işleri Bakanlığı Erzurum / Çat İlçe Müdürlüğünde Ziraat Teknisyeni olarak göreve başladı. Sırasıyla Antalya / Elmalı, Antalya /Alanya ve Konya İl Tarım Müdürlüklerinde değişik kademelerde görev yaptı.

Previous Post
Next Post

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir