TARIM MI BÜYÜK, KORONAVİRÜS MÜ?
İnsanoğlu tarih boyunca görünür görünmez düşmanlarla mücadele etmiş, onları yenmiş veya yenilmiştir. Karşımızda görünmez öyle bir düşman var ki! Din, millet, ülke ayrımı yapmadan bütün dünya bir tarafta, görünmez düşman olan virüse karşı. Virüs; gelişmiş-gelişmemiş, zengin-fakir, Müslüman-Hristiyan ayrımı yapmadan tüm insanlığı tehdit etmeye devam ediyor. Dünyada bulaşmadık ülke bırakmayan bu virüs belasına bir an önce çare bulunması umuduyla konu uzmanı bilim adamlarından gelecek olumlu haberleri bekliyor insanlık. Bizler de dua ediyoruz Ha dua ile olmaz diye itiraz eden önyargılı, olayı dramatize eden şahıslar yok mu? Var. Ne diyelim Allah ıslah etsin onları da. Dünya dua üzerine kurulmuş, bilmeyenlere…
Eyyûb’u da an! Hani rabbine, “Başıma bu dert geldi. Ama sen merhametlilerin en üstünüsün” diye niyaz etmişti. Enbiya ﴾83﴿ Bunun üzerine biz, tarafımızdan bir rahmet ve kulluk edenler için anılacak bir örnek olmak üzere onun duasını kabul ettik; kendisinde dert ve sıkıntı olarak ne varsa giderdik; ona aile efradını, ayrıca bunlarla birlikte bir mislini daha verdik. Enbiya ﴾84﴿
Koranaviriüs hakkında birçok teori öne sürülmekte ama gerçek olan, tarihte ne dünya savaşları, ne atom bombası ne de onun gibi güçlü silahlar tüm dünyayı bu kadar aciz ve endişeye sevk etmemişti.
Olay Çin’de başlamasına rağmen gelinen noktada en fazla etkiyi; özgürlüğün, gelişmişliğin ve teknolojinin en ileri olduğu ABD başta olmak üzere, Avrupa’da kendisini göstermektedir. Bütün ülkeler bu belaya karşı kendi imkânları ile mücadeleye çalışırken, gözü kulağı dünyadan gelebilecek bir mücadele yönteminde ve aşıda. Adeta her ülke kendi yalnızlığını yaşıyor. Her alanda gerekli olan bilim ve teknolojiye sahip olan ülkeler sağlık alanında da bu avantajlarını önce kendileri için kullanacaklardır. Bu da millî teknolojiye Savunma sanayiinden, sağlığa, tarıma sahip olmanın ne kadar önemli olduğunu göstermektedir.
Savunma Sanayii, Sağlık, Tarım’ da Yerli ve Milli Üretim…
2015 yılında çukur hendek operasyonları, 2016 yılından bu zamana devam eden FETÖ operasyonları, o günden bu güne devam eden Pençe Harekâtları, Zeytin Dalı, Fırat Kalkanı, Barış Pınarı harekâtları yapıldı, yapılmaya kararlı bir şekilde devam ediliyor. Virüs belası dua ile yenilmez diyenler o zamanlar hangi mühimmat ve silahlı güçle harekâtların yapılacağını sorguluyor, silah aldığımız sözde dost ve müttefiklerin silah vermeyeceğini söylüyorlardı, öyle de oldu. Dahası mücadele ettiğimiz terör unsurlarını silahlandırdı dost ve müttefik bildiklerimiz. Türk Silahlı Kuvvetleri Aselsan, Havelsan, Roketsan gibi kuruluşlarını ve iç dinamiklerini harekete geçirerek operasyon bölgesinde kullanılan silah ve mühimmatın % 70’ini Yerli ve Milli üretimle tedarik etmeye başladı. Bir zamanlar sadece av tüfekleri ile ünlü Beyşehir başta olmak üzere Konya’mız adeta harekâtın yükünü çekmeye başladı. Bölgedeki silah sanayiini 4 yıldır yoğun çaba ve uğraşlarla savunma sanayiine entegre eden Sanayii Odamızı ve Mevlana Kalkınma Ajansını yürekten tebrik ediyorum. Savunma sanayiimiz ve Milli Savunma Bakanlığımız yaptığı atılım ve yatırımlarla takdir ve alkışı hak etmiştir. Dosta güven ve gurur, düşmana korku ve endişe vermiştir.
Diğer taraftan savunma sanayiinin sahip olduğu teknolojinin diğer sektörlerle ve özellikle sağlık-tıbbi cihaz- medikal ve esas konumuz olan tarım sektörüne aktarılması ve paylaşılması büyük önem arz etmektedir. Esasen Savunma Sanayii Başkanlığının bu yönde planlama ve düşünceleri olduğunu biliyoruz, desteğin yanında bu girişimleri duydukça heyecanımız artıyor.
Ülkemizde virüse karşı mücadeleyi yöneten T.C. Sağlık Bakanlığı bulaşmayı önlemeyi, virüse yakalanan hastaların bakım ve tedavisini önemsiyor elbette. Burada en etkin tedbirlerin başında “EVDE KAL” sözü ile toplumda uygulanmaya çalışılan ve gönüllülük esasına dayanan karantina hayatı geliyor. Olayın ciddiyeti ile gece uyumadan, gündüz oturmadan fedakârca yürütülen çalışmalardan dolayı Sağlık Bakanı hemşerimiz Dr. Fahrettin KOCA nezdinde tüm sağlık çalışanlarını kutluyor, sabırlı ve azimli çalışmalarından dolayı yürekten alkışlıyorum. Tüm bu çalışmalara rağmen hala hasta sayısı, enfekte olayını dramatize etmeye çalışan sosyal medyada veya bireysel fitnelerle olayı başka yönlere çekmeye çalışanlara insaf diyorum.
Sağlık camiası doğal olarak tedavi, önlemler ve bir yandan da dünyada gelişebilecek aşı ve ilaç durumunu takip etmektedir. Devlet yöneticilerimizde çok boyutlu önlemler, çok boyutlu kriz süreç yönetimine odaklanmış durumdalar.
Tarım camiası olarak bize düşen; doğal kaynaklardan olan su ve toprak başta olmak üzere, tarımsal üretim ve gıdada orta vadede baş gösterebilecek ihtiyaçlarımızı karşılamak, sürecin uzaması durumunda alınacak tedbirleri gerçekleriyle ortaya koymaktır. Sadece üreticiler değil tüm paydaşlarıyla üretimden yana taraf olunmalıdır, artık olunacaktır.
“EvdeKal”, “HayatEveSığar” kamu spotları toplumun geniş kesiminde kabul gördü. “Evde kalalım”ın mekanı çoğunlukla MUTFAK’tır. Mutfak ise gıda demektir.
Koronavirüs salgınıyla birlikte tarım ve gıda sektörünün stratejik önemi net biçimde anlaşıldı. Sadece Türkiye’de değil dünyanın dört bir yanında insanlar salgın ve karantina haberleri nedeniyle cep telefonu, beyaz eşya, giyecek değil, temel gıda ihtiyaçlarını karşılamak hatta stoklamak için marketlere gittiler. İnsanlarda kendisini ve ailesini koruma içgüdüsüyle “aç kalma korkusu” ve yeterli beslenememe kaygısı” ağır bastı. Dolayısıyla koronavirüs salgını, tarıma dair çıkarılacak dersleri ve yapılacak ev ödevlerini bizlere yeniden hatırlattı.
- “Tarımda kendi kendine yeterlilik” ile “yerli ve milli üretim” kavramlarının şaka veya bir slogan olmadığı, gelecek adına zorunlu bir bakış olduğunu anladık.
- Sürdürülebilir şekilde gıda güvenliğini sağlamak açısından, orta ve uzun vadeli tarım politikalarının gerekliliği daha net şekilde ortaya çıktı.
- Hem arz-talep-fiyat istikrarı açısından hem de maliyet-satış dengesi yönünden planlama ve sonrasındaki tedarik-değer zincirinin doğru ve etkin işlemesinin önemi daha iyi anlaşıldı.
- Ulusal ya da uluslararası şirketlerin bu tür kriz dönemlerinde izlediği ‘ayakta kalma’ ve ‘krizi fırsata çevirme’ yaklaşımının önlenmesi ile birlikte tarımda küçük aile çiftçiliğinin kıymeti ve önemi daha da fark edildi.
- Hijyen malzeme konusunda yetersizlik veya fahiş fiyat tedirginliği yaşanırken Pankobirlik Genel Başkanı Recep KONUK’un “Etil alkol konusunda ülkemizin sıkıntısı olmayacaktır. Yeterli tedariğimiz var ve ülkemizin bu zor gününde fahiş fiyat artışına da müsaade edilmeyecektir. Sözü bu işten fırsat bekleyenlere hayal kırıklığı oluşturmuş, milletimize derin bir nefes aldırmıştır. Dünyanın en kaliteli ve verimi yüksek şeker pancarının üretildiği Konya’mızda şeker pancarı ekilmesin diyen bazı zümrelerde” şeker pancarı ile etil alkolün ne alakası var?”der gibi geliyor. Neymiş? Şeker pancarı sıradan bir sanayii ürünü değilmiş.
- Birçok tarım ürününün bildiğimizden çok fazla olduğunu araştıran görecektir.
Tarım Orman Bakanımızın söylediğine göre gıda tedarikinde şu anda bir eksiklik görülmemekte. Gıda üretimi için tarım sektöründe üretimin devamlılığı şarttır, üretim zincirinin kırılmaması gerekir. Bunun için tarımsal üretimde insan gücü, tarımsal girdiler ve tarımsal destekler önemlidir. Burada dikkat çekilmesi gereken bir konu da; Türkiye, dünya geneline bakıldığı zaman 83 milyon nüfusla 32 yaş ortalaması ile genç bir ülkedir. Tarımın ihmali veya üvey evlat muamelesi ile son yıllarda üretim alanlarında yaş ortalanası hızla yükselmiş ve 52’yi bulmuştur. Üretim yapan çiftçilerimizin yarıya yakını 65 yaş civarı ve üzerindedir. Bu üreticilerimizin kontrollü bir şekilde üretimde kalmalarını sağlamak için tedbir ve çalışma yapılması elzemdir. Üreticimiz, devletimizin aldığı kurallar ve mesafede tarlada olmak zorunda. Tarım sektörünün üretim zincirini oluşturan en başta üreticilerin sosyolojik, psikolojik, ekonomik ve üretim şartları desteklenmez ise çoğunlukla mevsime bağlı olan ve bu günlerde baharlık ekimlerin yapılacağı açık alan tarla tarımında, sebzecilik ve meyvecilik faaliyetlerinde oluşacak olumsuzluklar tarımda çalışanlardan daha fazla ülkenin tamamını olumsuz etkileyecektir. Onun için alınan tedbirler tarım camiasını da memnun etmelidir.
Tarım Orman Bakanlığımız da gelişmeleri yakından takip etmekte ve Sağlık Bakanlığı gibi bilim kurulunu geçtiğimiz günlerde kurdu. 7 Veteriner hekim, 1 Gıda Mühendisi, 1 Hekimden oluşan Bilim kurulunun kurulması memnuniyet verici ancak; toprak, su, bitkisel üretim, hayvansal üretim, tarımsal ekonomi, işletme ve iktisat konularından konu uzmanlarının da kurulda yer alması sürdürülebilir tarımsal üretim açısından faydalı olurdu diye düşünüyorum.
Bir ülkenin gıda güvencesi sahip olduğu altın, petrol, doğalgaz ile ölçülmez. Eğer suyuna, üreticine, tohumuna sahip çıkıp kendi topraklarında üretim yapabiliyorsan gıda güvencen vardır. Dünyanın en büyük tahıl üreticisi Rusya, tahıl ürünleri ihracatını durdurdu. Acaba neden? Bu durumda yerli üretim yapmayan döviz ve altını çok olan ülkeler nereden, ne satın alacaklar? Biz aklımızı başımıza alalım, üreticinin yanında olalım.
Tarımsal üretim ve gıda güvenliğinin önemini bu günlerde daha iyi kavramalıyız. Dünyadaki kriz Rusya’da olduğu gibi, gıda fazlası olan ülkelerde de ihracat yasağını getirecektir. Türkiye olarak milletimizin tüm ihtiyaçlarını karşılayacak gıdayı kendi topraklarımızda üretecek tedbirleri acilen almamız gerekmektedir. “Elden gelen öğün olmaz, o da zamanında bulunmaz”
Savunma sanayii ve sağlıkta mücadele devam ederken yapılan çalışma ve yatırımları alkışlandı, takdir ettik. Tarım böyle değil işte. Tarımda üretim zincirinin kırılmaması, sürdürülebilirliğin sağlanması ve hayatımıza keşkeleri almamak için tedbirler başta alınmalıdır. Zora düşmeden yerli ve milli üretimle gıda güvenliğinin sağlandığı kendi kendine yetebilen konuma gelebilir miyiz? Kesinlikle geliriz. Yeter ki “Ekonomik kalkınmamızın tarım olduğunun farkına varalım”.
Bugünler zor çetin ama atlatacağız,
Sabır denen o taşları çatlatacağız,
Umutların eksilmesin başaracağız, diyor, gönül insanı Mustafa Yıldızdoğan.
“Zamanı geldiğinde hayat normalleşecek, birbirimizle kucaklaşacağız. Dayan milletim, geceyi gördük, güneşi de göreceğiz.” diyor Devletli Büyüğümüz.
Kızmaya, küsmeye, kırılmaya, yorulmaya, darılmaya hakkımız yok, bugünler ve yarınlar için biz üretimden yana tarafız.
#ÜretimeDevamTürkiyem
#BizBizeYeterizTürkiyem
#toprağınadamı
