TARIMA HİZMET HAK ETTİĞİ İTİBARI GÖRMELİ
Tarımsal üretimin toprak, iklim, tohumdan sonra gelen gübreleme ve olmazsa olmazı zirai mücadeledir. Verimli topraklarda iklimin istenen şartlarda gitmesi ülkemizde mümkün olmadığından, doğal karşılanamayan bitki ve toprak su ihtiyacını imkânları zorlayarak en fazla alanı sulamaya çalışıyoruz. Topraklarımızdaki organik madde yetersizliği ile gübreleme yapmaya da bir anlamda mecburuz. Bitkisel üretim için tohum, gübre ve su ihtiyacında istenen şartları sağlasak da yabancı ot, zararlılar ve bitki hastalıkları uygulanan yoğun tarım ve iklim değişikliği ile artarak ve çeşitlenerek devam etmekte. Bitki sağlığı için istenmeyen yabancı ot, bitki hastalık ve zararlılarını yok etmek veya bitki gelişimini engellemeyecek seviyeye indirmek için zirai mücadele yapmaya mecburuz. Bitkisel üretimde istenen verim ve kalitenin sağlanması ve gıda güvenliği önceliğimizle; en doğru teşhis, en doğru yöntem, en doğru doz ve uygulama için zirai mücadeleyi bilmek gerek.
“Niye geldik insan diye, acep niye bilmek gerek. Gaye mecnun olmak ise, şu leylayı bulmak gerek”. diyor kıymetli büyüğüm Mustafa YILDIZDOĞAN
Bitki koruma ürünlerinin toptan ve perakende satılması ile depolanması izin belgesi almak için tek yetkili olması gereken Ziraat Mühendisi dışında; daha önce Eczacı, Kimya Mühendisi/Kimyager, yanına; bu kez de “Orman Mühendisi/Orman Endüstri Mühendisi” eklendi.
Biliyoruz ki böyle bir hakkın verilmesi orman mühendisliği adına bir kazanç değildir. Verilse de orman mühendislerinin bitki koruma ile ilgili bir çalışması olmayacaktır. Eczacılara var da ne oldu eczacılar bitki koruma bayiliği için sıraya mı girdi. 1960-70 li yıllardan kalan eczacı büyüklerimizin açtıkları bayiler her yıl azalarak bitme noktasına geldi. Konya’da bir tane eczacı ilaç bayi var, varın Türkiye’yi siz değerlendirin. Uygulama bir mesleğe iş alanı açmak yerine, şerefli ziraat mühendisliği mesleğini küçük düşürmeye doğru gidiyor. On yıldır çözülemeyen veya çözülmeyen ziraat mühendislerinin sınavla bitki koruma ürünleri bayiliği sınavı maalesef her yıl benzer tartışmalarla sürüp gitmekte.
Pandemi sürecinde dünyada ve ülkemizde öne çıkan iki temel sektör, sağlık ve tarım sektörüdür. Tarım sektörünün devamlılığı sağlanamazsa yaşanacak gıda krizi ve açlığın boyutları yıkıcı olup, tüm dünyayı etkisine alacaktır. Bu yıkıcı etkiyi hafifletmek ve kendileri açısından avantaja çevirmek için gelişmiş ülkeler başta olmak üzere tüm ülkeler bir arayış ve tedbir alma gayreti içine girmişlerdir.
Tarımsal üretimin artırılması ve devamlılığının sağlanması, gıda güvenliğinin ilk planda tutulması için üretim, işleme, depolama ve tüketim aşamalarında bitki koruma önlemleri olmazsa olmazımız. Bitki koruma ürünlerinin üretimi, toptan ve perakende satışı, tanıtımı ve fiili uygulanmasının bu konuda eğitim almış uzman kişilerce yapılması bir zorunluluktur.
Bitki koruma uygulamaları sadece tarım ilaçlarının kullanıldığı kimyasal mücadele uygulamaları ile sınırlı değildir. Bilimsel alan adı “bitki koruma” olsa da ve ülkemizde yalnızca Ziraat Fakülteleri’nde okutulsa da, çevrenin, toprağın, bitkilerin, hayvanların, ilacı fiilen kullananların ve ilaç kullanılmış ürünleri tüketenlerin korunması açısından zirai ilaç kullanım alanını düzenleyen yönetmelik değil kanun olmalıdır. “Ülkemizde zehir mi yiyoruz, ürün üzerindeki ilaç kalıntısı nasıl temizlenir, zehiri bari biz yemeyelim” gibi halkımızın doğal olarak yakından takip ettiği bir alanda, “bitki koruma ürün bayiliğini” sadece ticari bir faaliyet değil, halk sağlığı ve gıda güvenliği olarak görelim.
Ülkemizdeki mevcut zirai ilaç satış bayilerinin çözülemeyen sorunları arasında; reçete sorunu, pestisitlerin ruhsatlandırma alanları ve dozları, gübre ruhsatı ile satılan pestisitler, etiket fiyatı denetim, sahte ve kaçak ilaçlar, üreticinin eğitim ve gelir seviyesi düşüklüğü, uzun vadeli satış ve tahsilat zorluğu, karekod ve barkot programları, sermaye yetersizliği, ürün fiyatlarının belirsizliği, ilaçların kullanım süreleri, fide, gübre, tohum satışları gibi bugün de yaşanan birçok ciddi sorunları artarak devam etmekte.
Belki de bu konudaki en önemli sorun bitki koruma ilaçlarında çok büyük oranda dışa bağımlılıktır. Savunma sanayinden başlamak üzere başlatılan Yerli ve Milli üretim seferberliğinde bitki koruma ürünlerinde hamle yapmak yerine on yıldır çözüm bulunması imkânsız gözüken bir yanlışta neden ısrar ediyoruz. Bu konuda üretim yapan firmalarımız da en az zirai ilaç toptancısı ve bayisi kadar prosedür kıskacında faaliyetlerine devam etmektedir. Enerjimizi boşa harcamayalım, her alanda dillendirilen yerli ve milli üretimin en başarılı olacağı alan olan tarımsal üretimin tüm faaliyet alanlarını kapsam içerisine alalım.
Özellikle ihracata dayalı üretim yapan tarımsal sanayi kuruluşlarına, tesisleşme, üretim, pazarlama alanında hibe teşvik ve kredi desteği sağlanmalıdır. Bu çalışmalar tarım alet makine alanında kalmamalı gübre, ilaç, tohum gibi diğer tarımsal girdilere yansıtılmalıdır. Keza ihracata yönelik üretimlerin önünün açılması demek bu ürünlerin iç piyasada kullanıldıktan sonra ihraç edileceği gerçeği ile tarımın en büyük sıkıntısı olan girdi fiyatlarında direk olarak düşüş sağlayacaktır.
Sahte ve kaçak bitkisel üretim girdilerinin üretim, pazarlanma ve satışındaki sorunlarına ilişkin kamusal denetimler etkinleştirilerek, yasak sahte ucuz kontrolsüz ilaç kullanımına izin verilmemelidir. İnternetten zirai ilaç satış uygulama yasağı somut önlemlerle engellenmelidir.
Bitkisel üretimdeki ilaç kalıntısı ve diğer sorunların entegre mücadele uygulamaları kapsamında çözülmesi amacıyla, biyolojik ve kültürel mücadele ürünlerine verilen destekler arttırılmalıdır.
Zirai ilaç bayiliği sadece ilacın satıldığı bir yer olarak görülmemelidir. İnsan sağlığında insan hastalandığında ilk önce doktora gider, doktor gerekli muayene ve incelemeleri yaptıktan sonra hastalığın teşhisini yapar ona göre reçetesini yazar ve hasta gider o reçete ile eczaneden ilacını alır. Fakat zirai ilaç bayiliğinde sistem insan sağlığında olduğu gibi işlememektedir. Çünkü, çiftçi bir ürününde hastalık, zararlı, yabancı ot vb. bir problemle karşılaştığında bunun ne olduğunun doğru olarak ortaya konması için en kolay ulaşacağı birim zirai mücadele ilaç bayisi olduğu için sıklıkla başvurduğu ve çözüm aradığı yer olarak görülmektedir. Dolayısıyla ilaç bayisini işletmeden sorumlu kişi, hem bir doktor, hem de bir eczacı konumunda olarak bu alandaki faaliyetini yürütmektedir. İlaç bayisine gelen üreticiye doğru öneride bulunabilmek için, her şeyden önce sorunun doğru olarak tespiti ile mümkündür. Bu da ancak bitkilerdeki hastalık, zararlı ve yabancı otlar hakkında bilgi sahibi, bir yerde bu konularda uzman olmakla mümkündür. Ders müfredatında bu konularla ilgili hiç bir dersin olmadığı Fakülte mezunlarına(Eczacı, Kimyager ve Orman Müh.,vb.) böyle bir hakkın verilmesi kendi alanlarında çok önemli görevleri olan bu mesleklere bir kazanım sağlayamayacağı apaçık ortadadır. Yarım hocanın dinden yarım doktorun candan edeceği sözünün tam anlam bulduğu bir durumla karşı karşıyayız.
İnsanlarımızın topraktan sofraya sağlıklı beslenmeye çalışırken, üretim zinciri doğru yapılmalı, tüketim zincirinde gıda güvenliğinin sağlanması için gereken tedbirler illaki alınmalıdır. Zirai ilaç, gübre üretimi, satışı, pazarlanması takip edilmeli. Hem kalite, hem teşhise doğru ve yeterli doz ilaçlama gübreleme yapılması denetlenmeli periyodik bilgilendirme ve dünyadaki gelişmelere göre eğitimler verilmeli. İnsanlarımızın beslenirken bitki koruma ilaçlarıyla zehirlenmesi ve yanlış uygulamalar neticesinde tarımda oluşabilecek gerilemenin vebali kimindir? Sahip çıkmazsak; hepimizin.
Bilinmelidir ki hakikaten çok büyük öneme sahip, üretimden tüketime toplumun tamamını ilgilendiren çok büyük bir camianın itibarsızlaştırılması Ülke tarımına ciddi zararlar verecek, Ülke içeresinde kimseye bir kazanç sağlamayacaktır.
#topragınadamı




