Bilindiği gibi AR-GE; Yeni üretim teknolojilerinin geliştirilmesi, yeni ürün geliştirilmesi, maliyet düşürücü ve standart yükseltici yeni tekniklerin geliştirilmesi, ürün kalitesi ve standardının yükseltilmesi olarak tanımlanmakta. Araştırma ve pratik deneyimden elde edilen mevcut bilgiden yararlanarak yeni malzemeler, yeni ürünler ya da cihazlar üretmeye; yeni süreçler, sistemler ve hizmetler tesis etmeye; hali hazırda üretilmiş veya kurulmuş olanları önemli ölçüde geliştirmeye yönelmiş sistemli çalışma. Ar-Ge; insan, kültür ve toplumun bilgisinden oluşan bilgi dağarcığının artırılması için yürütülen çalışmadır. Teknolojik yeniliklerde yeni ya da iyileştirilmiş ürün ya da süreçlerin ortaya çıkması amaçlanmaktadır ve Ar-Ge bu çalışmalardan sadece biridir.
Türkiye’de AR-GE çalışmaları üniversitelerin yanı sıra Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK), Türkiye Atom Enerjisi Kurumu (TAEK), Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA) Tarımsal Araştırmalar ve Politikalar Genel Müdürlüğü( TAGEM), Kalkınma Ajansları, Bölge Kalkınma İdareleri başta olmak üzere birçok kurum ve kuruluş desteklemekte ve yürütmektedir. Bu kurumlar AR-GE projelerini desteklemek amacıyla finansman desteği sağlamaktadır.
İnovasyon (yenilik), yeni yaratıcı fikirlerin veya buluşların ekonomik alanlara uygun hale getirilip uygulanması. Bir diğer ifadeyle, gözle görülür açık ihtiyaçların çözümüne yönelik sunulmuş yaratıcı çözümler süreci ve kümesi. “İnovasyon, yeni veya önemli ölçüde değiştirilmiş ürün (ürün veya hizmet) veya sürecin; yeni bir pazarlama yönteminin veya iş uygulamalarında, iş yeri organizasyonunda veya dış ilişkilerde yeni bir organizasyonel yöntemin uygulanmasıdır.” İnovasyon, yeni fikirleri (ürün, metot veya hizmet gibi) değer oluşturan çıktılara dönüştürme sürecidir. Bu süreç yeni ve yaratıcı fikirlerin ortaya çıkmasıyla başlayıp, emek ve yatırım gerektiren ikinci basamak ortaya çıkartılan yeni ve yaratıcı fikirlerin ticarileştirilmesi, başka bir deyişle katma değer yaratan ürün, metot veya hizmetlere dönüştürülmesidir.
İnovasyon, bir ülke için sürdürülebilir büyüme, toplumsal güven ve artan iş olanakları anlamına geldiğinden, inovasyon için gereken ortamın oluşturulması devletler için birinci öncelik olarak kabul edilir. Bu da başarıyla çalışan bir sistemin kurulmasını ve etkin politikaların tasarlanıp uygulanmasını gerektirir. ‘Ulusal inovasyon sistemi’ bu kurumlar bütününü ve aralarındaki bilgi, finansman ve regülasyon akışını tanımlayan dinamik bir sistemi ifade eder. O halde enerjiden tarıma, milli güvenlikten göç hareketliliğine milli İnovasyon sistemimize hız ve yön verilmeli.
Firmaların Ar-Ge ve inovasyon yeteneklerini ve etkilerini belirleyen politikaların etkinliği, bu politikaların yönetişimiyle doğrudan ilişkilidir. Yönetişim, diğer tüm politika alanlarında olduğu gibi, inovasyon politikasında da tasarlama ve uygulamada şeffaflık ve açıklığı; ilgili tüm aktörlerin katılımlarını ve sorumluluk üstlenmelerini gerektirir. Sürdürülebilir bir döngüyü oluşturabilmek için etkin denetim ile gerekli destekler sağlanmalıdır. Devletimiz daha büyük ölçekte bunu gerçekleştirebilir.
Tüm mesleki faaliyetlerin temeli; insan ihtiyaçlarını karşılamanın yanı sıra, teknolojik gelişmelere ve küresel ticarete enteğre olabilmektir.
Dünya ölçeğinden başlayarak belli bir bölge içindeki ekonomik sistem; o bölgedeki işgücünü, sermayeyi, doğal kaynakları; üretim, ticaret ile dağıtımda rol alan ekonomik kuruluşları ve o bölgedeki mal ile hizmetlerin tüketimini içerir. Bir ekonomi; teknolojik evrim, tarih ve sosyal organizasyon ile coğrafya, doğal kaynaklar, gelir ve çevrebilim gibi ana faktörlerin birleşmesiyle oluşur.
Tüm meslekler, kuruluşlar veya ekonomik faaliyetler ekonomiye katkıda bulunur. Tüketim, tasarruf ve yatırım ekonominin çekirdek öğelerindendir ve pazarın dengesini belirler.
Dünyada ülkelerin gelişmişlik seviyeleri, ülkelerin Ar-Ge faaliyetlerine ayırdığı paylarla ilgilidir. ABD ve Japonya GSMH’nin % 3-3,5’unu Ar-Ge’ye ayırırken, AB ülkelerinin ortalaması % 2 civarında. Türkiye’de son yıllara kadar bu oran binde 5 seviyesindeydi. Son yıllardaki çalışmalara rağmen geldiğimiz nokta % 1’e ulaşmamıştır. 2023’de bu oranı % 3’e çıkarmak hedeflerimizdi. Bu hedefin %75’ini ise özel sektörün karşılaşması sağlanmalıdır. Çözüm odaklı Ar-Ge projeleri için etkin üniversite sanayi işbirliği ve sanayisinin uluslararası rekabet edebilir ve ihracata yönelik bir yapıya kavuşturulması; Teknoloji Geliştirme Bölgelerinde üniversiteler, araştırma kurum ve kuruluşları ile üretim sektörleri arasında işbirliği ile gerçekleşecektir.
Bu işbirliğinin amacı; Teknolojik bilgi üretmek, üründe ve üretim yöntemlerinde yenilik geliştirmek, ürün kalitesini veya standardını yükseltmek, verimliliği artırmak, teknolojik bilgiyi ticarileştirmek, teknoloji yoğun alanlarda yatırım olanakları oluşturmak, araştırmacı ve vasıflı kişilere iş imkânı yaratmak ve yüksek/ileri teknoloji sağlayacak yabancı sermayenin ülkeye girişini hızlandıracak teknolojik alt yapıyı sağlamak.
ENTELEKTÜEL SERMAYE ÇOK ÖNEMLİ
Günümüzde gelişmiş ekonomi ve yüksek refah seviyesine sahip ülkeler incelendiğinde; sahip oldukları kaynakların etkisinin olduğu görülüyor. Türkiye; kabiliyeti, çalışkan ve zeki bir genç nüfusa sahip ve bu en büyük zenginliğimiz. Ekonomide başarının sırrı ise insandır. İnsan varsa emek vardır. İnsan varsa sermaye vardır. İnsan varsa tüketim, üretim, yatırım ve yenilikler vardır. Bu kaynağın yenilikler yapabilmesine imkân sağlayan destekler sunabilmek önemlidir. Yenilik yapmadan ilerlemek mümkün değil. Önemli olan, insanımıza içindeki cevheri ortaya çıkarabilecek ortamlar sunabilmektir. O ortamı sunduğunuzda insanımız neler yapabileceğini kolayca gösterecektir. Teknoloji Geliştirme Bölgelerinde yalnızca Ar-Ge birimlerinde görev alan insan kaynağı 53.493tür. Tüm alanlarda Ar-Ge ve İnovasyon çalışmaları hız kazanmalıdır ancak kendi gözlüğümüzden baktığımız zaman Ülkemizin Ekonomik kalkınmasının en temel unsuru tarımdır. Diğer sektörlerle bütünleşmiş üreticisinden sanayicisine, tüccarına, eğitimcisine tarım sektörünün;
Üniversite – Sanayi ve Tarım İşbirliği için;
- Verimlilik ve kaliteyi artırıcı kontrollü ve sürdürülebilir bir tarım ortamının oluşturulması,
- Tarımsal üretim altyapısı oluşturulması yanısıra, tarımsal sanayi ve tarımsal ticaret için alt yapı oluşturulması,
- Tarım ve hayvancılık alanında fizibilitenin öneminin kavranması, Bitkisel üretim ile hayvansal üretimin entegre edilmesi,
- Gıda güvenliği kapsamında tohum türlerini koruma altına alınması yanı sıra, gıda ürünleri yerine atıklardan biyoyakıt geliştirilmesi,
- Tohumculuğun merkezini oluşturan KOP Bölgesinde bir tohumculuk araştırma merkezi kurulması,
- Anadolu’nun ve özellikle Konya’mızın yatırım alanında önemli bir fırsat alanı olduğunun ulusal ve uluslararası alanda duyurulması,
- Marmara ve onun önemli kenti olan İstanbul yeni finans ve turizm merkezi, yoğunlaşmış olan üretimin Anadolu’ya taşınması gerekliliği,
- Orta Anadolu’yu üretim üssü yapmadan ya da geliştirmeden Doğu ve Güneydoğu’nun da gelişemeyeceği bilinciyle hareket edilmesi,
- Değişen dünya piyasalarında rekabetin ön şartı olan işbirliği, güç birliği ve ortaklık temalarıyla politikaların geliştirilmesi, Dünya genelinde yapılan çalışmaların incelenmesi,
- Yanlış üretim, yanlış taşıma, yetersiz depolama uygun olmayan işleme yöntemleri kullanma nedeniyle israfın oluşmasının önlenmesi,
Yaşadığımız dünya her anlamda ciddiyet istiyor. Yarı-doğrularla bir yere varılamayacaktır. Bu günlerimizi ve yarınları imar etmek için yapılacak çalışmalara yön vermek için Ar-Ge ve İnovasyonun ne kadar önemli olduğunun farkına varmalıyız. Ancak doğal, coğrafik ve sosyolojik gerçekleri asla bir kenara bırakmamalıyız. Dünyada enerjiyle birlikte birinci sıraya oturan tarımsal kalkınmamızı gerçekleştirmek için gerekli olan en temel sorunumuz tarımsal sulamayı çözmeden de hedeflerimize ulaşamayacağımız ortada iken Milli Tarım ve Milli Su projelerimizi tez zamanda katma değere dönüştürecek şekilde hayata geçirmemiz gerekiyor.
#topragınadamı


