Üzümsü Meyveler; çalı formunda Ahududu, Böğürtlen, Frenküzümü, Yaban Mersini, Karadut, Kurtüzümü, Kızılcık, sebzede Çilek olarak bilinen gülgiller familyasından ve insan sağlığına önemli rolleri olan organik asitler, mineraller ve vitaminler bakımından çok zengin bitki türlerinin ortak adıdır. Çiçeklenme genellikle mayıs ayında başlayıp ağustos ayına kadar devam etmekte olup bu nedenle bitki üzerinde değişik olgunlaşma devrelerinde olan meyve salkımları birbirini izler. Ayrıca dut ve kivi, ağaç formunda üzümsü meyveler grubundadır.
19.yüzyılın ikinci yarısına kadar tarım alanlarında imha edilmesi gereken bitki listesinde yer alan üzümsü meyveler araştırıcılar tarafından yabani formdaki çeşitlerin keşfedilmesi ve 1850’lerde Amerika’da kültüre alınıp yetiştirme çalışmalarının başlamasıyla birçok çeşit geliştirilmiştir. Üzümsü meyvelerin kültür çeşitlerinin ülkemize ilk olarak gelişi 1967 yılında olmuştur.
Ekonomik ömrü 15-20 yıl kadar olan birçok meyve türüne göre daha kolay yetiştirilebilen bu bitkilerin avantajlarını inceleyecek olursak: toprak istekleri bakımından çok seçici değildir, eğimli arazilerde kolaylıkla yetişir. Ara tarım bitkisi olarak ya da çit bitkisi olarak kullanılabilir. Kimyevi gübre istekleri azdır. Kısa sürede meyveye yatar. Üretim maliyetleri daha düşük, kültürel işlemleri daha kolaydır. Meyveleri vitamin, mineral madde, antioksidan, fenolik asitler yönünden zengindir.
Üzümsü meyvelerin ülkemizde yeni kültüre alınması hastalık ve zararlıları yoğun olmaması gibi bir avantajı da bulunmaktadır. İklim istekleri bakımından fazla seçici değildir ve değişik iklim şartlarına kolayca adapte olabilir. Güneşi bol, rüzgârlardan korunmuş, hasat zamanı yağmur yağmayan, toprak neminin yeterli olduğu yerlerde kolaylıkla yetişebilir. Üzümsü meyveler farklı iklimlere kolayca uyum gösterir fakat kış ve ilkbahar donlarına hassastır.
Üzümsü meyveler toprak konusunda da çok seçici davranmaz ama sıcak ve sürekli nemli topraklarda verim ve kalite daha yüksektir. Dinlenmiş, iyi drene olmuş, derin, hafif asitli karakterde (pH 6-7) ve bitki besin elementlerince zengin topraklar böğürtlende verim ve kaliteyi olumlu yönde etkiler.
Üzümsü meyvelerin taç ve kök kısımları çok yıllıktır. İlkbaharda yeni sürgünler kök ve taç kısmındaki gözlerden sürerek ilk yıl sürgünlerini oluşturur. Yeni oluşan sürgünler ilk yıl vejetatif olarak gelişimini tamamlayıp ikinci yıl meyve verir.
Üzümsü meyvelerde çoğaltma uç daldırması, yaprak-göz çeliği, yapraklı gövde çeliği, kök çeliği ve doku kültürü olmak üzere altı şekilde yapılır. Doku kültürü yöntemi sınırlı sayıda materyal olan ve yeni çeşit ıslahı konularında daha çok tercih edilmektedir. Ticari fidan üretimi konularında da yeni yeni kullanılmaya başlanmıştır.
Üzümsü meyvelerin renkleri, tat ve aromaları, yapıları ve kokuları cezbedici özelliktedir. Bu nedenle taze tüketimleri yanında meyve suyu, dondurma, reçel, marmelat yapımında kullanılmaktadır. Son yıllarda vitamin, mineral, antioksidan kapasitesi açısından zengin olması, insan sağlığı bakımından faydalarının ön plana çıkarılması, sanayide kullanım alanlarının artması gibi nedenlerle böğürtlen yetiştiriciliğine ülkemizde de ilgi artmıştır.
Karadeniz ve Marmara Bölgelerinde ticari amaçlı üzümsü meyvelerin bahçeleri kurulmaya başlanmıştır. Üzümsü meyvelerin üretimi ve ticaretinin artması sanayide farklı alanların gelişmesine, bunun yanında gelir seviyesi düşük ve işsizliğin daha yoğun olduğu Doğu Anadolu, İç Anadolu, Karadeniz gibi bölgelerde üretimi çok rahat yapılabileceğinden işsizlik sorununun çözülmesine katkıda bulunacaktır. Üzümsü meyveler, tüketimindeki artış ve satış fiyatlarının yüksek olması sebebiyle Türkiye’de ekonomik açıdan önemlidir. Küçük alanlarda bahçe arası çit bitkisi ve meyvelerinden faydalanma anlamında mutlaka devreye alınmalı ve desteklenmelidir.
Üzümsü meyvelerin taze olarak muhafazasının zor olması nedeniyle taze tüketimi oldukça sınırlıdır. Meyvelerin % 85’inden fazlası meyve suyu, konserve, reçel, marmelat, jöle, şeker, pasta, dondurma, kurutma endüstrileri ile meyveli yoğurt, meyve çayı üreten işletmeler ve ilaç gibi birçok sanayi kolunda işlenmiş ürün haline getirilmektedir.
Bu bitkilerin meyveleri çok hassas ve yumuşaktır. Hasattan tüketime kadar geçen zaman içerisinde her aşamada çok dikkatli davranmak gerekir. Bu nedenle hasat zamanının iyi belirlenmesi gerekmektedir. Hasat geciktirilirse meyve yumuşar ve daha koyu renk alır. Gıda ve dondurulmuş işlemler için meyveler tipik renklerini aldıkları zaman hasat edilmelidir. Hasat zamanını tespit ederken en önemli kriter ise meyvelerin salkımlardan kolayca ayrılabilecek durumda olmasıdır.
Üzümsü meyvelerin insan sağlığı açısından çok önemli olduğunu anti kanserojen ve antioksidan içerikli kimyasalları barındırdıklarını son yıllarda yapılan çalışmalar gözler önüne sermiştir. Bu bitkilerin her 100 gramında 4-6 gram lif ve az miktarlarda da olsa A, B, C vitaminleri içermeleri nedeniyle kalp hastalıkları ve kolon kanserine karşı etki gösterdikleri bilim insanlarınca ortaya konulmuştur. Bu türlerin hepsinde fazla miktarda bulunan anti kanserojen etkili olan ellagic asitin laboratuvar şartlarında hayvanlar üzerinde yapılan çalışmalarda tümör gelişimini engellediği görülmüştür.
Üzümsü meyveler ve ürünleri günümüzde “fonksiyonel gıdalar” olarak bilinmekte ve gıda endüstrisinde artan bir ilgi görmektedir. Başta antosiyaninler olmak üzere diğer meyvelere göre daha yüksek antioksidan kapasitesine sahip üzümsü meyvelerin hastalıklara yakalanma riskleri ile hastalık semptomlarını azaltarak sağlık üzerine koruyucu etkileri olduğu bilinmektedir. Çeşitli ülkelerde yapılan epidemiyolojik çalışmalar sonucunda meyve-sebzeler açısından zengin diyetlerin yapılması;
- Yaşlılık sürecini geciktirmekte ve yaşam tarzı hastalıklarında,
- Kalp damar hastalıkları,
- Kanser, akciğer hastalıkları,
- Katarakt,
- Parkinson veya alzheimer hastalığı gibi çeşitli hastalıklarda riskin azaldığı bilinmektedir.
- Siyah ahududu, çilek ve yaban mersini gibi üzümsü meyvelerin içeriğindeki antosiyaninler ve fenolik bileşiklerin değişik kanser türlerindeki tümör tedavisinde olumlu sonuçlara ulaştığı belirtilmektedir.
Bu koruyucu etkiyi sağlayan bileşiklerin antioksidan özelliklere sahip fitokimyasal maddeler ve vitaminlerden (C ve E vitamini) ileri geldiği belirtilmektedir. Bitki orijinli besinler bize sadece önemli antioksidan vitaminler (Vitamin C,E,A) sağlamaz, aynı zamanda antioksidan özelliğe sahip doğal bileşikler de sağlar.
Bütün dünyada ve özellikle de gelişmiş ülkelerde insan sağlığı açısından büyük öneme sahip antioksidan kapasitesi yüksek, antosiyanin bakımından zengin meyvelere olan ilgi oldukça fazladır. Yapılan çeşitli labaratuvar ve klinik çalışmalar sonucunda öncelikle Son zamanlarda, diyetteki doğal bileşiklerin (fitokimyasallar) antioksidan aktivitelerine olan ilgi de çok daha fazla artış gözlemlenmektedir.
Dünyadaki toplam üzümsü meyve üretimi yaklaşık miktarı 13.milyon tondur. Dünyada en fazla üretimi yapılan üzümsü meyve ise çilektir. Dünyada çilekten sonra üretimi yaygın olan diğer üzümsü meyve türleri ise kivi, böğürtlen, ahududu ve maviyemiş, dut ve kuşburnudur. Ülkemizde en fazla üzümsü meyve üretimi Akdeniz, Ege ve Marmara Bölgelerinde yapılmaktadır. Türkiye’de yaklaşık 480 bin tonluk üzümsü meyve üretimi yapılmaktadır.
Faydalılığına bakarak dünya üretimi ve ülkemizdeki üretimin yetersiz olduğunu görmekteyiz. Bu da doğal olarak tüketime sunulan ürünlerde aroma ve ilgili üzümsü meyvenin esansı ile ürün sahteciliğinde tüketicileri tedbirli olmaları konusunda uyarmamızı gerektiriyor.
Üzümsü meyvelerin üretiminde ülkemiz için iklim ve arazi yönünden bir engel olmamakla birlikte mekanizasyondan yoksun, el işçiliği ile hasat yapılması üretimin önündeki engel gibi gözükse de son yıllarda organik beslenmeye ilginin artması ile toplumda kolay kabul görecek bir üretim alanı olacaktır. Tarım Orman Bakanlığımız yanı sıra tüm Büyükşehir, İl ve İlçe Belediyelerimizi tarımsal üretime destek yaparken görmekteyiz. Çok kârlı, sağlıklı bir kazanç kapısını oluşturmak için küçük alanlarda başta kadınlarımız olmak üzere girişimde bulunacak üreticilerimize destek olunabilecek bir üretim projesi.
Yetiştirme ve pazarlama sürecinde aile çiftçileri, kooperatifler ve devlet ile işbirliği halinde, daha donanımlı ve bilinçli şekilde yürütüldüğü takdirde sosyo-ekonomik gelişme ve sürdürülebilir turizm açısından önemli sonuçlar elde edilebilir. Üzümsü meyveler çalı formunda yapısı ve kısa zamanda vejatatif çoğalmasını tamamlaması ile erozyonu önlemek, ekolojiyi korumak dışında sağladığı olumlu sosyo-ekonomik etkilerle göçü azaltmaya katkı verecektir.
#topragınadamı













