Celil Çalış – Toprağın Adamı

YÜZYILIN FELAKETİ: DEPREM

Boğazımızın düğümlendiği, gözlerimizin buğulandığı, çaresizlik ile ne yapabilirim arayışları içinde en yapamadığımızda haber kanallarına kilitlenip mucizeleri beklediğimiz, zamanın geçmesini istemediğimiz kurtarma çalışmalarının devam ettiği zor günler geçiriyor Türkiye’m.

Her vatan evladı maddi olarak ne yapabilirim telaşı ile birbirini hatta kendisini motive ediyor. Kimi arabasını doldurup gidiyor, kimi toplanan yardımların paketlenmesine yüklenmesine yardım ediyor, kimi araçları ile götürüyor, kimi de toplanma ve nakliyesinde gücü yetmeyene maddi destek sağlıyor. Ancak tüm seferberliğimizle, dua ederek Yüzyılın Felaketinin altından milletimizin vereceği güçle kalkacağımızdan eminiz.

Benzersiz bir nizam üzere yaratılan, yerin yedi kat altı ve yedi kat üstü; insanoğlu ve tüm mahlûkatın rızkını oluşturacak bolluk bereket hazinesidir. Tüm canlıların yaşaması için, üç temel ihtiyacı var: temiz hava, temiz su ve sağlıklı besin. Dünyada sonsuz olmayan yenilenebilir kaynakların gözlenebilen katmanları; Atmosfer (hava küre), Hidrosfer (su küre) ve Litosfer (yerküre)’dir. İnsanoğlu, ihtiyacına göre yüzyıllardır bu üç katmana müdahalede bulundu. Ancak sanayi devrimi olarak bildiğimiz son yüzyılda doğal nimetlere ‘hepsini ben kullanayım’ diye haddinden ve hakkından fazla saldırdı, hoyratça kullandı ve kullanmaya da devam etmekte.

Havamızı kirlettik, ormanlarımızı yok ettik, suyumuzu kirlettik, doğaya haddimizi aşar müdahalelerde bulunduk. Bu durum, dünyanın 30-40 yıl sonraki nüfusu besleyip besleyemeyeceği tartışmasını da ajandamızın baş tarafına not alınmasına sebep olmuştur.

Yüce Allah, Hicr Suresi 19. ve 20. ayetlerinde ‘Arzı da yaydık, oraya sağlam dağlar yerleştirdik, orada ölçüleri belli her türden ürünler bitirdik. Yine orada hem sizin için hem de rızkı size borç olmayanlar için uygun geçim şartları yarattık.’ buyurmuştur. Oysa insanoğlu, özellikle son yüzyıldır ‘hepsi bizim olsun’ diye tüm kaynakları, yarınları düşünmeden hoyratça kullanmaya devam ediyor.

Tüm bilimlerin ve elde edilen kaynakların temelini, ham maddesini tarım, madencilik ve ormancılık oluşturmaktadır. Yenilenebilir doğal kaynaklarımız olan toprak, su, orman ve madenlerimizi kullanırken gelecek nesillerin de bu kaynaklarda hakkının olduğu bilinciyle hareket etmemiz gerekmektedir. Kaynaklarımızı geliştirip, hakkımız kadarını kullanıp yine kullanılabilir şekilde sahibi olan geleceğimize ulaştırmamız gerekir.

Yüce Allah Nalh Suresi 15. ve 16. ayetlerinde ‘O, sizi sarsmaması için yere sağlam dağlar yerleştirdi, ırmaklar ve yollar açtı ki gideceğiniz yere ulaşabilesiniz. Daha nice işaretler koydu. Yıldızlarla da insanlar yollarını bulurlar.’ buyuruyor. Her yıl dünyada ve ülkemizde doğal ve jeolojik nedenlerle deprem, heyelan, su baskınları, kaya düşmeleri vb. mal ve can kaybına neden olabilecek tehlikeli ve büyük çaplı birçok doğa olayı, doğal felaket adıyla gerçekleşmektedir.

Genellikle insanların kontrolü dışında gerçekleşen bu olayların, oluşum zamanının önceden kestirilmesi ve önlenmesi çoğu zaman mümkün olmamaktadır. Bu doğa olaylarının bir kısmı evrenin yaradılış nizamı gereği yüzyıllarca oluşan birikimin sonucu olarak meydana gelen ve gelecek olan olaylardır. Bir kısmı da iklim değişikliği, küresel ısınma ve yer çöküntülerinin oluştuğu obruklar gibi uzun zaman müdahaleler sonucu oluşan doğa olaylarıdır.

Dünyanın tüm nimetlerini ben kullanayım diyen insanoğlu yerin yedi kat altının oluşturduğu enerjiyle oluşan ve oluşacak depremlere kafa tutarcasına alüvyal arazilere şehirler kurmaktan geri durmadı.

Doğal olaylar içerisinde -kısa zaman için tedbir alınamayan en yıkıcı afet- depremdir. Yer bilimcilerin yaptığı çalışmalar sonucu fay hatları ve dünya tarihinde tekrarlanan deprem hafızası bilinmektedir. Ülkemiz bir deprem kuşağı olup üç ana fay hattında bulunmaktadır. Bu fay hatları bilinen zaman dilimlerinde harekete geçmiş kimi ilçe, kimi bir il, kimi de birkaç ilimizi etkileyerek yıkıma neden olmuş çevre iller ve Türkiye’min tüm birimleri harekete geçerek yaraları sarmış, yıkılanları yapmıştır. Erzincan, Dinar, Düzce, Gölcük, Elazığ, Van hafızlarda kalan bazı yıkıcı depremlerdi.

6 Şubat 2023 Kahramanmaraş ili Pazarcık merkezli 7,7 büyüklüğünde ve Elbistan merkezli 7,6 büyüklüğünde iki deprem; Kahramanmaraş, Gaziantep, Şanlıurfa, Diyarbakır, Adana, Adıyaman, Osmaniye, Hatay, Kilis, Malatya’yı kapsayan 10 ilimizde ağır hasarlara neden oldu. Devam etmekte olan artçı depremlerin sayısı dört bine yaklaştı.

Depremin yaşandığı ilk andan itibaren devletimiz tüm imkânları ile deprem bölgesinde AFAD, Güvenlik güçleri, Kızılay başta olmak üzere devletimizin tüm birimleri koordinasyonu sağlamaya çalışmaktadır. Yerli yabancı bilim adamları olayları tartışmakta, adeta tüm dünya depremde bir canı mucizeyle kurtarmak için seferber olmuş durumda. Yardımlar ve bölgenin tekrar imarı için Devlet-Millet seferber olmuş durumda.

Deprem neden oldu, nasıl önlem alınabilir bunları elbette konu uzmanı yer bilimciler ve devletimizin imarından sorumlu konu uzmanları ve kurumlarınca tartışılmalıdır. Yeniden yapılanma sürecinde inşaat, mimar, şehir plancısı, jeoloji ve toprak biliminde sözü olan mühendislerimiz sürece mutlaka dahil edilmelidir. Her konuyu bilen yorumcularda geri durmuyor, buna da şahidiz. Biz, bildiğimiz ve sürekli gündemde tuttuğumuz konuda birkaç kelime tekrar etmeyi ödev olarak gördük.

Mühendislik temel biliminde doğada gerçekleşen bir olay 30 yıl, 50 yıl, 100 yıl ve nihai olarak 500 yılda bir tekrarlanır denilmektedir. İmara açma ve büyük yapılar bu doğa olayları göz önüne alınarak yapılmalıdır. En büyük yapı olarak bilinen barajlarda 500 yıllık doğa olayları göz önüne alınarak yer seçimi ve yapı statiği, dinamiği hesaplanarak yapılmaktadır. Yüzyılın afeti olarak yaşadığımız dünya kara parçasında 9 saatte birbirinden bağımsız iki büyük depremde barajlar bölgesi olarak bildiğimiz deprem bölgesinde barajlarımız sorunsuzdur. Planlayan, projelendiren ve yapanlardan Allah razı olsun.

Şehirlerimizi yutan deprem sonrası yaralarımızı sarıp geleceğimizi imar etmemiz gerekiyor. İmarda iki büyük medeniyeti yutan Hatay Ovası, Asi Nehri kenarlarının tarıma bırakılarak fay hattından uzak yamaçlara şehrimizi imar etmemiz gerekiyor. Diğer depremde zarar gören şehirlerimiz için de durum aynı. Deprem anında sıvı özellik gösteren alüvyal tabanlı arazilerden yapılaşmayı uzak tutmamız gerekiyor.

Türkiye’de her bölgede yapılaşma için yeterince marjinal arazi bulunmaktadır. 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanım Kanunumuzda bu alanlar açıkça belirtilmiş, tarım arazileri tarım dışı kullanımlardan korunmaya çalışılmaktadır. Kaldı ki! Kanun yapıcılar, kanunu koruyucu kurumlar ve belediyeler tarım arazilerini imara açmak için formüller ve referanslar aramakta, maalesef başarılı da olmaktalar. Yaşadığımız yüzyılın felaketi tarım arazilerinin korunması, imara açılmaması, kalıcı kamu yatırımlarının alüvyal zeminlerden uzak tutulmasına koruyucu bir sebep olsun ümidindeyiz.

Sorumlu bir Türk evladı olarak değinmeden geçemeyeceğim: Yaşadığımız Yüzyılın Felaketinde hiç olmadı çorap bere örerek deprem bölgesine gönderen nenelerimiz, analarımız, kumbarasını boşaltıp bir mektupla AFAD, Kızılay’a teslim eden yavrularımızın fedakârlıkları. Devlet kurumları, sivil toplum teşkilatları ve kendi imkânları ile deprem bölgesine yardım toplayan, götüren, bizzat alanda uykusuz çalışan insanlarımızın alicenap çalışmaları. Depremin ilk gününden itibaren bölgede çalışan, dağıtan, koruyan; askeri, polisi, özel harekâtı ile güvenlik güçlerimizin cansiperane duruşları.

Buna karşılık deprem bölgesine ulaştırılan yiyecek, giyecek, yakacak ve diğer malzemeleri hatta hasarlı evlerin eşyalarını ve evdeki bulunabilecek ziynet eşyalarını yağmalamaya çalışan güruh.  15 senedir yurdumuzu gönlümüzü açtık, bu millete hiç mi vefa duymadınız, hiç mi vicdanımızdan bir şey öğrenmediniz? Yazıklar olsun! Milletin sabrı tükenmişti, devletin sabrını da tükettiniz. Bugünden tezi yok misafirlik bitmiştir. Milletimizin yaşadığı en zor zamanlarda fırsatı ganimet bilen, ar damarı çatlamış vatan hainlerini de gün geldiğinde açmak kaydıyla devletimiz not etmiştir. Milletimizin sesine devletimiz kulak vermeli, misafirlikleri sonlandırmalı ve depremin açtığı derin yarayı milletimizin desteği ile devletimiz kapatmalıdır.

Açılan yara pansumanla giderilemeyecek kadar derindir, ameliyat gerekmektedir. Ameliyat esnasında açılan yarada bulunan vücuda ait olmayan zararlı etmenler temizlenmeli, Türk milletinin şefkati ile yaralar sarılmalıdır.

Yaşadığımız yüzyılın felaketinde komşu ülkeler başta olmak üzere deniz aşırı birçok ülke enkaz arama ve kurtarma çalışmalarına katılmış, deprem sonrası hasarın kaldırılması ve yeniden imara katkı için ziyaret ve açıklamaları yaparak insani görevlerini yapmıştır. Var olsunlar.

Deprem etkisi ile oluşan can ve mal kayıpları yanında gıda güvenliğimizi de etkilemiş, etkilemeye devam edecektir. Deprem bölgesi tarımsal üretimin ana damarlarından olup, 3,8 milyon hektar tarım alanı, 300 bin’e yakın çiftçi ailesini, bitkisel ve hayvansal üretim potansiyeli olarak yaklaşık 500 milyar TL tarımsal hasılayı barındıran üretimin lokomotifi bölgemizdir.

Türk milleti; Türk devletine vereceği destekle yaralarımızı saracak, deprem bölgesinde yıkılan alanlarımızın sağlam zeminlerde ve deprem yönetmeliğine uygun olarak imarını tekrar yapacaktır. O bölge insanının kendi baba ocağında kalıp bölgesini terk etmemesi için devletimizin tüm imkânları seferber edeceğinden hiç kuşkumuz yoktur. İnsanımız doğduğu yerde doyurulup geleceğe umutla bakacağı adımlar hızla atılmalıdır. Allah birliğimizi, dirliğimizi pekiştirsin.

Yaşadığımız Yüzyılın Felaketi depremin bundan sonraki alınacak kararlar ve imar çalışmalarına nasihatten öte tedbir olması dileği ile; depremde vefat edenlere rahmet, yaralılara acil şifalar, deprem bölgesi başta olmak üzere milletimize sabırlar diliyorum. Milletimizle tek yumruk olup, bu zorlukları muhakkak aşacağız.

Başımız sağ olsun, devletimiz var olsun.

#topragınadamı

Celil Çalış

1973 Yılında Konya/Kadınhanı ilçesinde doğan Celil ÇALIŞ, Konya Çumra Ziraat Meslek Lisesinden 1992 yılında mezun olduktan sonra Tarım ve Köy işleri Bakanlığı Erzurum / Çat İlçe Müdürlüğünde Ziraat Teknisyeni olarak göreve başladı. Sırasıyla Antalya / Elmalı, Antalya /Alanya ve Konya İl Tarım Müdürlüklerinde değişik kademelerde görev yaptı.

Previous Post
Next Post

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir