Tarım sektörü açısından yüksek girdi maliyetlerine yönelik sorunların 2021 yılında da çiftçinin en büyük sıkıntısı ve çıkmazı olacağı gübre fiyat artışı ile ben geldim dedi. 2020 yılı genelinde yem ve enerji başta olmak üzere, pestisitlere, tohuma kadar pek çok girdide oldukça yüksek fiyat artışları yaşandı. Salgın hastalıkla mücadele ettiğimiz bu dönemde ayakta kalan tarım sektöründe söz konusu maliyetlerdeki artışlar, ciddi bir baskı ve karamsarlık oluşturdu. Bahar dönemindeki iklim şartları ile verimde yakalanan artış, dünya genelinde tarımsal üretimin değer bulması bu artışları bir nebze unutturdu belki de.
Ama kimyasal gübre tarafındaki fiyat artışlarına ayrı bir başlık açmakta fayda var. Zira tarımsal üretimde olmazsa olmaz gübre, son 1 yılda yüzde 90’a yaklaşan fiyat artışı ile “ne oluyor?” dedirtti bizlere. Kuraklık tüm yönleri ile tarımı tehdit edip karamsarlık oluştururken gübre fiyatlarındaki artış kuraklık etkisi ve endişesinin önüne geçti desek abartmış olmayız.
Gübre: Tarımsal üretimde bitkinin ihtiyacı olan ve toprakta bulunmayan besin maddelerinin topraktan veya yapraktan bitkinin faydalanması için verilen besin elementleridir. Türkiye topraklarının en önemli sorunu organik madde eksikliği. Bu sebeple kimyasal gübrelerle bitki yetiştiriciliğinde toprakta bulunmayan besin elementlerini vermeye mecburuz. Kullanılan bu maddelerin üretimi, pazarlaması, tüketimi illaki bir kanunla zapt altına alınmalı ve gübrelerden bomba yerine yüksek verimin sağlandığı bilinci oluşturulmalıdır.
Gübre üretimi sıradan bir çalışma olmayıp uygun miktar ve dozda olursa faydalı, fazlası olursa zararlı olur. Art niyetle kullanıldığında topluma zarar verebilen bir bileşen olduğundan üretiminden tüketimine konu uzmanlarınca yönetilmesi gerekmektedir.
Bu kadar önemli bir konunun hala bir kanununun olmaması da düşündürücü. Gübre üretimi, ticareti, pazarlaması, üreticiye tavsiye ve kullandırılmasında çıkartılacak olan gübre kanunu ile eğitim ve yetki almış ziraat mühendisleri ve kimyagerler tarafından yapılmalıdır.
Elbette ülkede en önemli konu güvenlik. Güvenlik temin edilmeden diğer konuların çok da önemi yok. Güvenliği sağlayacak olan güvenlik güçleri bizleriz. Bizler; güvenliğin sağlanması için devasa bütçelere vergi oluşturan, insanların ötelenemeyen beslenme ihtiyacını GIDA GÜVENLİĞİNİ ön planda tutarak karşılayan Tarım Camiasıyız.
Hızla artan ülkemiz nüfusu ve gıda maddeleri gereksinimindeki artış ve kişi başına düşen ekilebilir alanların azalması, birim alandan daha fazla bitkisel üretimi gerektirdiğinden gübrelerin bugün olduğu gibi gelecekte de sürdürülebilir tarımın en önemli girdilerinden biri olması kaçınılmazdır.
Bugün birçok ülkenin, uzun vadeli çıkarlarını dikkate alarak, ihtiyaçları veya ham madde kaynaklarına göre gübrelerden en üst düzeyde fayda sağlanabilmesi için; bitki istekleri, iklim, toprak yapısı, toprak pH’sı ve vejetasyon dönemini dikkate alarak doğru bitkide, doğru yerde, doğru zamanda, doğru gübreyi kullanması gerekmektedir.
Günümüz şartlarında mevcut toprak organik madde yapısına göre gübre ve bitki besini kullanmadan, birim alandan daha fazla ürün elde etmek teknik olarak mümkün değildir. Bitkilerini iyi besleyen ülkeler hayvan ve insanlarını da iyi beslemektedir.
Türkiye’de son 5-6 yılda tarımda kullanılan gübre tüketim miktarlarına baktığımızda, 2015 yılında 5,5 milyon ton, 2016 yılında tarımda kullanılan gübrenin KDV’sinin sıfırlanması nedeni ile 6,7 milyon ton gübre kullanılmıştır. 2017 yılında 6.3 milyon ton, 2018 yılında ise yaklaşık 5,4 milyon ton, 2019 yılında 6,1 milyon ton kimyasal gübre kullanılmıştır. 2020 yılında 6 milyon ton gübre kullanıldığını tahmin etmekteyiz.
Tükettiğimiz gübrelerin yaklaşık üçte birini ve gübre ham maddelerinin yaklaşık %95’ini ithal etmemiz nedeniyle gübre fiyatları döviz kurlarına bağlıdır. Taban ve nitratlı gübrelerde katkı maddesi olarak kullanılan kireç taşı, kil ve dolamit haricinde gübre üretiminde kullanılan girdileri tamamen ithal olarak getirtmekteyiz. Azotlu gübrelerin ham maddesi doğalgazdır. Ülkemizde çıkarılan doğalgaz miktarı ülke tüketiminin sadece yüzde 1’i seviyesindedir. Taban gübrelerinin ham maddesi ise fosfattır. Fosfat kayası Kuzey Afrika ülkelerinden ithal edilmektedir. Her ne kadar Mardin Mazıdağ’da fosfat yatakları bulunsa da rezervi yeterli değil.
Bu yıla gelene kadar sonbahar-ilkbahar dönemlerinde gübrelerin yoğun kullanıldığı dönemlerde döviz kur farkı bahanesi ile taban veya üst gübrelerinde % 30’luk bir fiyat artışına alışmıştık. Bu yıl dövizde kur artışı olmamasına rağmen % 70-90 arası fiyat artışına bahane veya sebepte üretilemedi. Şunu açık söylememiz gerekiyor: Sürdürülebilir bir tarımsal üretim için bu artışlar engellenemeyen dünya çapında bir artış ise Tarım Orman Bakanlığımız bunu üretici adına süzvanse etmeli, yok spekülasyon kaynaklı bir fiyat artışı ise buna engel olmalıdır.
Unutmamak gerekir ki kullanılan gübre miktarının düşmesi birim alandan alınan verimin de düşmesine neden olacaktır. Ülke olarak toprak ve bitki için zorunlu olan makro besin elementleri azot, fosfor ve potasyum miktarlarının sadece yarısını kullanmaktayız.
Kaliteli bitkisel üretim için NPK dışında, leonardit, organik gübre, hümik asit, toz kükürt, çinko, bor, gibi toprak düzenleyiciler uygun miktar ve zamanda kullanmakla üretim arttırılabilir. Ancak İz elementlerin kullanılması yüksek katma değerli üretimde poli kültür tarımsal üretimlerde kullanılmakta, özellikle tarla tarımı ve hububatta istenilen seviyede kullanılmamaktadır. Verim ve kalite etkisine baktığımızda bu elementlerin kullanılmasına tarımsal üretimdeki değer açısından ihtiyaç vardır. Ancak NPK yı zor kullanıyor üretici, iz elementleri nasıl kullansın? diyeceksiniz. Üretici sürdürülebilir tarım için gerekli olan her imkânı kullanmalı. Devlet destek ve denetimi ile gelişmiş ülkeler diye bahsedilen ülkelerden hiç de geri olmayan ülkemiz tarımsal özel sektörü bu açığı kapatacaktır. Yeter ki ülkemizin ekonomik kalkınmasının adresinin tarım olduğunu, tarım adına karar verenler kabul etsin.
Gübre üreticilerine göre yeni zamlar kapıda, üreticiye göre bu fiyatlarla yeterli gübreleme yapmak çok zor. Hububatın üst gübresi, baharlık ürünlerin taban gübresinin tedarik dönemi olan bu günlerde gübre sezonu zam şoku ile açıldı. Kimyasal gübrede yeni sezon başlarken, çiftçi yüksek fiyat artışının şokunu yaşıyor. Gübre kullanımının en yoğun olduğu bir dönemde fiyatların hızla yükselmesi çiftçileri karamsarlığa itti. Yüksek fiyat nedeniyle çiftçi ihtiyaç duyulan gübreyi kullanamazsa verimin, üretimin azalması nedeniyle gıda fiyatları da artacak. Çiftçinin yaşadığı sorun sofraya da yansıyacak, bu net.
Dışa bağımlılık, ithalat nedeniyle gübre fiyatlarının düşürülmesi çok zor görünüyor. Tarım Orman Bakanlığı daha önce gübrede katma değer vergisini de sıfırladı. Uygun fiyata gübre temini için tek yol verilen gübre desteğinin artırılması. 2016’dan önce çiftçiye dekar başına verilen gübre desteği yüksekti. 2016’da gübre ve mazot desteği birleştirilerek bu destek azaltıldı. 2017’den itibaren Milli Tarım Projesi kapsamında mazotun yarısı desteklenirken, gübrede dekar başına 4 lira ile sabitlendi. 2017’den bu yana çiftçi ne ekerse eksin dekara sadece 4 lira gübre desteği alıyor. Sadece 2020 ürünü için buğday, arpa, çavdar, yulaf ve tritikale için gübre desteği dekar başına 8 lira açıklandı. Diğer tüm ürünlerde 4 lira olarak ödenecek. Maliyetlerin düşürülmesi için gübre desteğinin mutlaka artırılması gerekir. Mazotta olduğu gibi üreticinin kullandığı gübrenin yarısının desteklenmesi kısa vadede önemli bir adım olacaktır.
Üreticilerimizi her yıl çokça duyduğumuz içeriği azaltılmış veya yok olan sahte gübreler konusunda uyarıyorum. Bu yıl yüksek fiyatla bu tür sahtekârlıklar daha da saldırgan olacaktır. Marka tescili ve tanınırlığı olmayan hem granül, hem de sıvı gübrelerden uzak durun. Bir de ceketini sat, TARSİM sigortanı yaptır, diyecek kadar belli olan bir iklim yaşamaktayız.
Hem TARSİM, hem de ucuz sahte gübre kullanmama konusunda lütfen dikkat edelim, sonra keşkelerin bir anlamı olmuyor.
#topragınadamı



