Celil Çalış – Toprağın Adamı

TÜRK ÇİFTÇİSİ GÖREVİNİ YAPMIŞTIR

Kovid-19 pandemisinin ortaya çıkmasından sonra ülkelerin tarımsal ürünlerde ticareti kısıtlayıcı politikalara yönelmesi nedeniyle gıda arz güvenliğinin sağlanmasında yurt içi tarımsal üretimin önemi daha da artmıştır.

2019 yılında tarımsal üretimde büyüme oranı, pozitif yönlü seyrini devam ettirerek yüzde 3,7 olarak gerçekleşmiştir. 2020 yılında ise, Kovid-19 pandemisine rağmen, tarımsal üretimde artış beklenmekte ve sektörün yıl sonu büyüme oranının yüzde 4,6 olacağı tahmin edilmektedir. Tarımsal katma değerin GSYH içindeki ağırlığı 2019 yılında yüzde 6,4 seviyesinde gerçekleşmiş olup, 2020 yılında bu oranın yüzde 6,7’ye yükselmesi beklenmektedir.

Temmuz 2020 itibariyle tarımsal istihdam yüzde 19,4 olarak gerçekleşmiş olup, yıl sonunda ise bu oranın yüzde 18,7 olarak gerçekleşmesi beklenmektedir.

2019 yılında tarım ve gıda ürünlerindeki ithalat, önceki yıl ile aynı seviyede kalarak yaklaşık 14 milyar ABD doları, ihracat ise yüzde 1,5 artarak 17,5 milyar ABD doları olarak gerçekleşmiştir. 2020 Ocak-Ağustos döneminde bir önceki yılın aynı dönemine göre, ithalatta hayvancılık ve balıkçılık alt sektörlerinde önemli seviyede azalış kaydedilirken diğer alt sektörlerde artış gerçekleşmiştir. Aynı dönemde ihracatta ise hayvancılık alt sektöründe azalış görülürken, balıkçılık alt sektörünün aynı seviyede kaldığı, diğer alt sektörlerde artış yaşandığı görülmüştür.

Tarımsal Destekleme Bütçesi 2020 yılında, On Birinci Kalkınma Planı hedefleriyle uyumlu olarak bir önceki yıla göre yüzde 29,4 oranında artırılmış ve 21,97 milyar TL’ye ulaşmıştır. 2021 yılında ise bir önceki yıl seviyesi korunarak 22 milyar TL olarak öngörülmüştür. Bitkisel üretimi artırmaya yönelik sertifikalı tohum ve fidan desteği, hububat ve bakliyatta fark ödemesi desteği ile kırsal kalkınma amaçlı tarımsal desteklerin bütçeleri 2021 yılında en fazla artış öngörülen destek kalemleri olmuştur.

Tarımsal destekleme sisteminde; desteklenecek ürünler ve destekleme birim tutarlarının kurulacak bir sistemle düzenli olarak yapılacak etki analizlerinin sonuçlarına göre her yıl yeniden belirlenmesine, hayvancılık ve meyvecilik için ise uzun dönemli destekleme modelinin belirlenmesi hedeflenmelidir. Kırsal Kalkınma Planı doğrultusunda ticari işletmeciliği destekleyecek tarımsal ve kırsal kalkınma yardımlarının öncelik verilmesine yönelik çalışmalar sürdürülmelidir.

Ülkemiz 2019 yılı Küresel Gıda Güvenliği Endeksine göre 113 ülke arasında genel puanlamada, bir önceki yıla göre yedi basamak yükselerek 41’inci sırada yer almıştır. Bu endekste Türkiye; ekonomik karşılanabilirlikte 51’inci, fiziksel ulaşılabilirlikte 34’üncü, kalite ve gıda güvenilirliği boyutlarında 40’ıncı ve 2019 yılı itibarıyla ölçülmeye başlanan doğal kaynaklar ve dayanıklılık endeksinde 45’inci sırada bulunmaktadır.

2020 yılı itibarıyla pandemi sebebiyle sosyo-ekonomik açıdan yeni bir dönemin başlamasıyla tüketici davranışlarının da değiştiği görülmektedir. Pandemi döneminde bireylerin ve ülkelerin gıda stoku yapma eğilimleri nedeniyle gıdaya olan talep artmaktadır. Tüketim tarafında yaşanan bu değişimle birlikte tarımsal üretim tarafında ortaya çıkabilecek olası risklere karşı gerekli tedbirlerin zamanında alınabilmesi için analiz çalışmaları yürütülmektedir. Ayrıca gıda tedarik zincirinde altyapıların iyileştirilmesine yönelik çalışmalar sürdürülmektedir.

Yıl içinde yaşanan gelişmeleri ve muhtemel öngörüleri sıralarken tarım sektörümüze biraz daha geniş açıdan bakıp, bu yıl ve önümüzdeki yıllarda bizleri hangi ciddi gelişmelerin beklediği hususunu da yeni yılın başında hatırlatmış olalım. Karar vericiler yanında tarımın paydaşlarının da çok önemsemesi gereken ciddi gelişmeler yaşanacaktır.

İklim değişikliğine bağlı kuraklık, en önemli tehdidimiz olacak. Su kaynaklarımızın yüzde 75’inin kullanıldığı tarım sektöründe geleceğimizin emaneti suyumuzu tasarruflu kullanmaya yönelik eğitici, teşvik edici, yönlendirici uygulamaları hayata geçirerek, her türlü tarımsal destek, sübvansiyonlu kredi ve tarımsal yatırım teşviklerinde suyu doğru tekniklerle ve tasarruflu kullanma ön koşul haline getirilmelidir.

Kırsaldan göç, köylerin boşalması, arazi parçalılığı, ölçekten uzaklık gibi sebeplerle tarım alanlarındaki ekiliş azalması, uygulanacak yeni üretim modelleri ile geriye döndürülemezse sorun derinleşecektir.

Bölgesel ürün desenlerinin değişmesi, verimli ovaların çok yıllık bitkilere dönüşmesi tek yıllık bitkiler olan hububatı, bakliyatı, yağlı tohumları daha fazla tehdit edecektir.

Hayvancılık sektöründeki dönüşüm, aile işletmeleri yerine şirketlerce kapalı ortamlarda karma yem tüketimine dayalı hayvancılık, organize hayvancılık gibi hububat üretimi başta olmak üzere ham madde arz-talep dengesini olumsuz etkileyecek, yem stresini ve ham madde ithalatını artıracaktır.

Artan girdi maliyetleri ve beraberinde ürün fiyatları ile çiftçi tatmini, gıda enflasyon riskini artırmaktadır.  Tarımsal girdilerin fiyatları yakından takip edilerek, haksız kazanç veya spekülatif artışlar için gerekli müdahaleler devreye sokmalıdır. Üretimi artırmak ve çiftçi karlılığını sağlamak; sadece fiyat odaklı değil maliyet yönetimi, verimlilik, ölçek, teknoloji, girdi tedariki, örgütlülük, su kullanımı, pazar entegrasyonu gibi çok sayıda faktörü barındırmaktadır.

Dahilde işleme kapsamında yapılan mamul ihracatı kuraklık, pandemi gibi sebeplerle gittikçe daha zorlu olacak olup, karlılığın azalma riski artacaktır. Bu sebeple üretimi arttıracak programlar rasyonel olarak uygulamaya geçilmelidir.

Lisanslı Depoculuk gelişecek, önemi artacak, dijital ticaret yaygınlaşacak, tarımsal ürünler yatırım aracı olarak daha fazla konuşulacaktır. Bunun altyapısı hazırlanıp tabana yayılması çok önemlidir.

Günümüzde devletlerin devletlere hükmü yanında adı büyük koca devletlere şirketler hükmetmekte. Uluslararası tarım ticaretinde yeni ticari köprüler kurulacaktır. Burada devletler bazında ticari anlaşmalar öne çıkacaktır.

Ülkemiz; işlenmiş ürünlerde kur ve ithal maliyet baskısı yaşarken, işlenmemiş ürünlerde ihracata dayalı iç piyasa arz-talep riskini daha fazla hissedecek, bu da enflasyon için işlenmemiş ürünleri daha hassas hale getirecektir.

Tаbulаr tаbulаr! Her аdımdа şuurа dur emrini veren bir jаndаrmа neferi. Her kаpının аrkаsındа, elinde bıçаk, bekleyen bir hаrem аğаsı. Düşünme! Düşüneni iftirаnın ve sefаletin lаğımındа boğduktаn sonrа ellerimizi yıkаyıp, efendim bizde filozof yetişmiyor diye аh u vаhlаr, 0diyor Cemil Meriç. Tabuları yıkalım, önyargılardan vazgeçelim. Üretim ayağında görevini yapan Türk çiftçisine yol açalım, yön gösterelim de yarınki hedeflerimiz yakın olsun.

Çiftçilik; her türlü iklim şartında, zaman ve mesai şartlarının diğer sektörlere göre farklı olduğu, doğayla iç içe yapılan zor bir meslektir. Tarım sektöründe çalışan sürekli tarım işçileri ve işverenlerin arasındaki çalışma ve sosyal güvenlik şartlarının düzenlendiği Tarım İş Kanunu, günümüz şartlarına göre yeniden tartışılarak hazırlanmalı ve hayata geçirilmelidir.

Tarımsal destekler yılın başında açıklanarak ekim planlamasıyla ülkenin ihtiyacı olan ürünlerin ekimi teşvik edilmeli ve bir sonraki ürün tohum tarlaya düşmeden, çiftçinin üretim maliyetleri için nakit ihtiyacının en çok olduğu zamanda ödenmelidir.

Kooperatifçiliğin gelişmesi için Tarım Bakanlığı ve Ticaret Bakanlığı ilgili sivil toplum kuruluşlarının da görüşünü alarak, ortak bir çalışmayla tarımsal kooperatiflerin kuruluş ve yönetimleriyle ilgili kanunu yeniden düzenlemeli ve yöneticilerine mutlaka tüm şahsi varlıklarıyla sorumluluk getirilmelidir.

Tarımsal üretim maliyeti içinde önemli bir yer tutan tarımsal elektrik fiyatlarına müdahale edilerek indirim uygulanmalı, elektrik ödeme dönemleri üreticinin gelir durumuna göre yılda iki kez olarak düzenlenmelidir.

Ham madde üretim bölgelerimiz ile tarımsal sanayilerimiz arasındaki mesafeler artacak, nakliye ve lojistik kritik hal alacaktır. Bu açıdan kara, hava, demiryolu ve deniz lojistik merkezleri ve yolları önem kazanacaktır.

Sözün özü, gerçekleştirilen ekonomik değerlerin yanında kısa, orta ve uzun vadede hedeflerimize ulaşmamamız gerekir. Tarımda kendine yetebilirlik ve sürdürülebilirliğin sağlanması için,  tarım ve üretici hak ettiği ilgi, itibar ve desteği görmelidir.

#topragınadamı

Celil Çalış

1973 Yılında Konya/Kadınhanı ilçesinde doğan Celil ÇALIŞ, Konya Çumra Ziraat Meslek Lisesinden 1992 yılında mezun olduktan sonra Tarım ve Köy işleri Bakanlığı Erzurum / Çat İlçe Müdürlüğünde Ziraat Teknisyeni olarak göreve başladı. Sırasıyla Antalya / Elmalı, Antalya /Alanya ve Konya İl Tarım Müdürlüklerinde değişik kademelerde görev yaptı.

Previous Post
Next Post

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir