Celil Çalış – Toprağın Adamı

EKİLMEYEN DEĞİL EKİLEMEYEN TARIM ARAZİLERİ

Her ne kadar son dönemde gündemde olsa da Türkiye’de tarım, çevre ve iklim gibi konular oldukça sınırlı şekilde kamuoyunun dikkatini çekiyor. Bazı ürünlerde rekolte kaybı ve buna bağlı olarak fiyat artışı ve gıda enflasyonu riski varsa tarım gündeme geliyor ve konuşup tartışıyoruz. Tarımı gündeme bazen iklim koşulları, bazen de jeopolitik risklerin yansımaları taşıyor. Onun dışında tarım, hak ettiği şekilde gündemde kendisine yer bulamıyor.

Tarım toprakla tohumu buluşturarak bitkisel üretimde bulunma sanatıdır. Ve bu sanatın ürünleri ile insanoğlu ile evcil hayvanlarımız karınlarını doyurabiliyorlar. Her ne kadar ülkemiz sanayi sektöründe giderek atılım yapıyor olsa da tarım hâlâ ilk sırada yer almaktadır. Yani ülkemiz bir tarım ülkesi olup son yıl verilerine göre 23 milyon hektarlık tarım arazisinde bitkisel üretim yapmakta, bundan elde ettiği ürünlerle vatandaşlarla kültür hayvanlarının doymasını, barınmasını sağlamakta ve sanayiye hammadde kazandırmaktadır.

Ancak böyle önemli bir konuda ne üretim politikasını oturup tartışıyoruz ne de kalkınma modelinin içinde tarıma gerektiği kadar yer açmaya çalışıyoruz. Ulu Önder Atatürk “Milli Ekonominin Temeli Ziraattır” dememiş miydi? Kısa vadeli bakış açısından kurtulup orta ve uzun vadede tarıma bakamıyoruz. O yüzden de tarımın içinde barınan kronik sorunlar yıllardır olduğu yerde sayıyor. Hatta her geçen gün dünya ve ülke nüfusunun artması, ihtiyaçların çeşitlenmesiyle daha da büyük bir sorun olarak karşımıza çıkıyor.

Aslında, tarımın planlanması adına önemli kanuni adımlar atıldı. 18 Nisan 2006’da 5488 sayılı Tarım Kanunu, 3 Temmuz 2005’te 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanım Kanunu, 31 Ekim 2006’da 5553 sayılı Tohumculuk Kanunu ve 15 Mayıs 2014’te ise 6537 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanım Kanunu miras hukuku ile güçlendirildi. Anayasa’ya göre bu Kanun ve KHK bağlı tüzük, yönetmelik ve genelgeler, yapılan şura, çalıştay, toplantılar vb. çoğaltarak gidebiliriz.

Son yıllarda tarımda yapılan 1 Ocak 2018 tarihinde yürürlüğe giren, uygulamasını heyecanla beklediğimiz “Milli Tarım Projesi’’nin yerine, bir anda tarım camiasında soğuk duş etkisi oluşturan tarımın özelleştirilmesini öngören ‘‘Tarımda Milli Birlik Projesi’’ (Semarat Holding bünyesinde yapılanma) gündemdeki yerini aldı.

Nisan 2019’da, tarım camiası tüm paydaşları ile karşı durmuş ve Lider Devlet BAHÇELİ ‘Aceleci bir yaklaşımdan vazgeçilip, tarım camiasında tüm yönleri ile tartışılmadan karar verilmemeli’ demişti. Türk tarımın özelleştirilmesini öngören “Tarımda Milli Birlik Projesi” yerine tarım camiasının tüm yönleri ile katıldığı, 17 Temmuz 2019 tarihinde çalışması başladı. 21 Kasım 2019 tarihinde Cumhurbaşkanımız tarafından 60 maddede sonuç bildirgesi açıklanan, 3. Tarım Şurası’nda önemli kararlar alındı. Tarım Orman Şurası Sonuç Bildirgesi kapsamında, toplam 38 Eylem Planı belirlenerek, 2020’de 16, 2021’de 8, 2022’de 11, 2023’te ise 3 eylemin hayata geçirilmesinin planlandığı açıklandı. Hayata geçen başlık yerine sanki hiç yapılanmamışçasına yeni yapılan çalışmalar ilk defa gündeme gelmiş gibi kamuoyunun önüne getiriliyor. 

2000 yılında yapılan Tarım Şurası ve eylem planında öne çıkan sonuçlar ise;

Tarımın, milli bir proje olarak ele alınması, Cumhurbaşkanımızın bizzat ilgilenmesi ve takip etmesi, Gıda Güvenliğinin en az Milli Güvenlik kadar önemlidir vurgusu. Cumhurbaşkanımızın tarımın stratejik önemine, dışa bağımlılık, ithalat ve küresel şirketlerin rolüne dikkat çekmesi memnuniyet verici bir yaklaşımdır. “Gıda güvenliği milli güvenlik kadar önemlidir” vurgusu, “Temel gıda ürünlerinde dışa bağımlı olmak en az savunma sanayinde dışa bağımlı olmak kadar tehlikelidir.” sözleri önemli tespitlerdir.

Üretim; sonucu olmayan dinamik ve sürekli bir yapıdır. Çalışarak alınması gereken çok yolumuz var. Bu nedenle Cumhurbaşkanımızın da söylediği gibi önemli olan söylemek, kararları almak değil, takipçisi olarak bunları uygulamaktır. Sorun uygulamada.

Mesela 3. Tarım Şurası’nda alınan kararlara baktığımızda Şura çalışma gruplarında ve uzun zamandan bu yana tarım camiasının konuştuğu, tartıştığı ama çözüm bulunamayan konular. Daha da ötesi; 2004 yılında yapılan 2. Tarım Şurası’nın 36 maddelik sonuç bildirgesi, 1999 yılında yapılan 1. Tarım Şurası sonuç bildirgesi, 1923 yılında yapılan İzmir İktisat Kongresi’nin sonuç bildirgesinde yer alan başlıklar da aynı sorun ve çözüm hedeflerini oluşturmaktadır. Ancak bilinmesi gereken “üretim; sonucu olmayan, dinamik ve sürekli bir yapıdır”. Çalışarak alınması gereken çok yolumuz var.

Baktığımız zaman yeterli kanunlar var, çokça yapılmış toplantı, panel ve şuralar gerçekleştirilse de sorunun uygulamada olduğu görülmektedir.

Tarım arazilerinin korunmasına dair Kanun çıkarılmasına rağmen Belediyeler başta olmak üzere tarım arazilerine amaç dışı kullanım baskısını yenemedik. 1980li yıllarda 28 milyon hektar tarım arazimiz varken günümüzde 23 milyon hektar tarım arazimiz var. Üstelik nüfusumuz da iki kat arttı. Artan nüfusun karnının tok, sırtının pek olması için toprak ve suya ihtiyaç var. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) ve diğer kaynaklardan derlediğimiz verilere göre 2000 yılından bu yana Türkiye yaklaşık 3 milyon hektar tarım arazisini üretim dışına itmiş, yani kaybetmiştir. Halbuki 6. ve 7. sınıf araziler veya bunların uygun olmadığı durumlarda 4. sınıf mutlak tarım arazileri (marjinal tarım arazileri) varken 1., 2. ve 3. sınıf araziler amaç dışında kullanılmamalıdır. İklim değişikliğinin, kuraklığın, açlık ve yoksulluğun kol gezdiği dünyamızda bu kaybedilen toprağın ne kadar üretim anlamına geldiğini bazı karşılaştırmalarla açıklamak gerekir. Bu alan yaklaşık Belçika’nın yüzölçümü veya 3 tane Kıbrıs Adası yüzölçümü kadardır.

Tarım arazileri hakkında en son çalışma; 22 Ağustos 2024 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak “İşlenmeyen Tarım Arazilerinin Tarımsal Amaçlı Kiraya Verilmesine İlişkin Yönetmelik” yürürlüğe girdi. Hazinenin özel mülkiyetinde veya devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan tarım arazileri hariç olmak üzere mülkiyeti gerçek veya tüzel kişilere ait olup üst üste 2 yıl süreyle işlenmeyen tarım arazileri, arazinin vasfının değiştirilmemesi ve kiralayan tarafından tarımsal üretimde kullanılması şartıyla bu Yönetmelik hükümleri çerçevesinde Bakanlıkça sezonluk olarak kiraya verilecek.

Yönetmelikte özetle; Kiraya verilecek arazilerin tespiti amacıyla İl ve/veya İlçe Tarım ve Orman Müdürlükleri bünyesinde Arazi Tespit Komisyonu oluşturulacak.

Arazi Tespit Komisyonu; kadastro parsel verileri, uydu görüntüleri, coğrafi bilgi sistemleri, diğer kamu kurumlarından elde edilecek veriler üzerinden yapılacak çalışmalar ve yerinde gerçekleştirilecek arazi kontrolleri ile işlenmeyen tarım arazilerini tespit edecek. Tespiti yapılan işlenmeyen tarım arazileri Bakanlık kayıt sistemleri ile karşılaştırılarak kontrol edilip, ekonomik bütünlüğü sağlayan parseller ve ekonomik bütünlük kapsamı dışında kalıp arazi tespit komisyonunca ekonomik tarımsal üretim yapılacağı değerlendirilen parseller ayrıştırılacak.

Yönetmeliğe göre; kesinleşen işlenmeyen tarım arazileri listesinde yer alan tarım arazileri için rayiç kira bedelleri tespit edilecek. Tarım arazileri listesi oluşturulacak, listede kiracıların yetiştirebilecekleri ürün veya ürün gruplarına da yer verilecek. Bu araziler, kira geliri arazi maliklerine ait olmak üzere, arazinin vasfının değiştirilmemesi ve kiralayan tarafından tarımsal üretimde kullanılması şartıyla komisyon tarafından kiralanacak.

Kiralama işlemleri kiralama sezonu dikkate alınarak gerçekleştirilir. Kiralama işlemi, tek bir tarım arazisi parseli bazında yapılabileceği gibi, üretim planlaması kapsamında yetiştirilecek ürün, kiracı potansiyeli ve tarımsal üretimin ekonomik verimliliği dikkate alınarak birden fazla tarım arazisi parselini kapsayacak şekilde de yapılabilecek.

Yönetmelikte kira rayiç bedellerinin nasıl belirleneceği, arazi kiralamak isteyenlerin nereye başvuracağı, kiralamada önceliklerin nasıl olacağı, arazi sahibine ulaşılamazsa nasıl bir işlem yapılacağı, kiracının araziyi nasıl kullanacağı açıklanarak belirtilmiştir.

  • Önemli olan söylemek, kararları almak değil. Takipçisi olarak bunları uygulamaktır. Sorun uygulamada;
  • Tarımda var olan ve uygulan(a)mayan bu kadar kanun, yönetmelik, yapılan şuralar ve çalıştayların sonuca etki etmediğini görerek uygulanamayacak yeni yönetmelikler çıkarılarak üreticilere hayal kurdurmak, tarımın içinde bulunduğu çıkmaza yol ve yön değil, bir sonraki yapılacak çalışmaya kadar onları avutmak gibi bir sonuç doğuruyor.
  • Üzerinde durmamız gereken husus ekilmeyen tarım arazilerinin kiralanması değil, ekilemeyen arazilerin ekilmesini sağlamak için üreticileri desteklemektir. Çiftçide zaten kiralanacak ve satılacak tarla var. Bu da var olan kanunlarla uygulanacak havza bazlı üretim planlaması ve buna bağlı olarak havza bazlı destekleme politikasının belirlenerek uygulanmasıdır.
  • Girdi fiyatlarının yüksekliği ve nakit alım zorunluluğunun olduğu, olumsuz sonuçlarını en çok üreticinin yaşadığı enflasyonist yapıda, çiftçi tarlasını ekmeme değil ekememe sorunu yaşamaktadır. Yönetmelikte belirtilen ekilmeyen tarım arazilerinin üretime kazandırılmasını elbette önemsiyor ve destekliyoruz. Ancak ekilmeyenden önce ekilemeyen arazilerin üretime kazandırılması için sorunların çözümüne daha öncelikli planlama ve destekleme programına bakmalıyız.
  • Tarımın, hükümet değişikliği değil, Bakan değişikliği, hatta bağlı Genel Müdür değişikliğinden etkilenmemesi ve gelişen, değişen dünya tarımsal ticaretinde yön alan değil yön veren bir yapıya kavuşturulması için Anayasal güvence altına alınması öncelikli bir mecburiyetimizdir. Aynı şekilde, Alparslan atamızın bizlere 953 yıl önce hediye ettiği bu cennet vatanda, tüm tarım arazilerimiz artık Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununda belirtildiği gibi korunmalı ve bir karışı bile kaybedilmemelidir. Toprak Koruma Kurulları söz konusu kanuna uymalı, siyasi baskılara meydan vermemeli, 1., 2. ve 3. sınıf mutlak tarım arazilerine tarımsal amaç dışı kullanımına izin vermemelidir.   

#topragınadamı

Celil Çalış

1973 Yılında Konya/Kadınhanı ilçesinde doğan Celil ÇALIŞ, Konya Çumra Ziraat Meslek Lisesinden 1992 yılında mezun olduktan sonra Tarım ve Köy işleri Bakanlığı Erzurum / Çat İlçe Müdürlüğünde Ziraat Teknisyeni olarak göreve başladı. Sırasıyla Antalya / Elmalı, Antalya /Alanya ve Konya İl Tarım Müdürlüklerinde değişik kademelerde görev yaptı.

Previous Post
Next Post

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir