KOYUN TÜRK’ÜN YÜRÜYEN ERZAK DEPOSUDUR!
Geçen günlerde bir büyüğüm aradı. Yazılarını okuyorum, güzel konulara temas ediyorsun, dedi. Hep tarımın politikası, toprak, su olmaz ki! Başka konulara da girmelisin, dedi. Öneriniz nedir diye sorduğumda, “Sen Yörük çocuğu değil misin? Mesela koyunu kaleme alabilirsin.” dedi. Değer verdiğim, dayı diye hitap ettiğim, konunun profesörü Saim Boztepe’yi arayıp sorduğumda “Tabi ki yeğenim, biz size dersini verdik. Zaten yörükler küçükbaş hayvancılığı sever ve bilir, doğru bir eleştiri almışsın. Kaleme alman gereken bir konu. “dedi. Sağ olsun, deneyimlerini de paylaştı.
Sürdürülebilir kalkınma ve rekabet edebilir ekonomi hedeflerine ulaşılması, potansiyellerin tüm sektörlerde en üst derecede değerlendirilebilmesi ile mümkün olabilmektedir. Ülkeler, ülke ekonomilerine katkıları ve daha da önemlisi insanların gıda gereksinimlerini garanti altına alma istekleri nedeniyle tarım sektörüne özel bir önem vermekte.
Dünyada son 10 yılda global tarım şirketlerinin büyük birleşmelerinde dönen finansal rakam 850 milyar dolar. Fransa firmasını Çinli, ABD firmasını Alman firması satın alıyor. Türk tarımı 2019 Nisan ayında tarımda milli birlik adıyla holdingleşmeye giderken Devletli büyüğümüzün de çağrısı ile ortak akıl ve geniş zamanlı düşünmeye dönmüş Cumhurbaşkanımızın talimatıyla 3. Tarım Şurası’nı gerçekleştirdi.
Tarım adeta yeniden keşfedilirken, dünyayı etkisi altına alan salgın hastalık tarımın önemini bir kez daha bu defa musibetle ortaya koydu. Kendi kendine yetebilirlik, yerli ve milli üretimin önemi bir kez daha pekişirken küçük aile işletmelerinin önemi de arttı. Küçük aile işletmesi dediğimizde akla ilk gelen hayvancılık, hayvancılık içerisinde de küçükbaş hayvancılık gelmektedir.
Tarım ülke ekonomisinin sigortası diyoruz ya, hayvancılık ta tarımın kaskosudur.
Kırmızı et üretimi hatta hayvancılık denilince öncelikle akla sığır eti üretimi gelmektedir. Zira toplumda böyle bir algı oluşturuldu. Bu algı özellikle 1990’lı yıllardan sonra yemek ve diyet programlarında küçükbaş hayvan etinin yağlı ve sağlıksız olduğu propagandası, şuan 30-35 yaş altı insanımızın damak zevkinde küçükbaş hayvan etine alışamama, sığır etine ilgiyi daha da artırmıştır. Tüketim alışkanlıklarının değişmesi ve uygulanan hayvancılık politikalarının kırmızı et üretiminin % 87’sinin sığırlardan elde ediliyor olmasında payı büyüktür.
Koyun etinin insan beslenmesindeki faydası bilim ve yaşamsal örneklerle ispatlanmıştır. İçinde bulunan konjuge linoleik asitlerin kalp damar, diyabet ve kanser hastalıklarına faydası olduğu bilinmektedir. Kafkasya ve Türk cumhuriyetlerinde koyun eti tüketimi oranı bizimkinin tersine çok yüksek olup kalp damar, diyabet ve kanser hastalıkları dünya ortalamasının çok çok altındadır.
Büyükbaş hayvan yetiştiriciliğine karşı değiliz tabi ki de ancak küçükbaş ve özellikle de koyun yetiştiriciliğine uygun bir iklim ve coğrafyada koyunun kırmızı et üretimindeki payının artırılması şart. Bu yapıldığı takdirde kaynakların etkin kullanımı da mümkün olacaktır. Büyükbaş hayvan beslenmesinde 1 kg et üretimi için 14 – 15 kg yem ihtiyacı var iken (tüm yemi üretici verecek), küçükbaşta 6 – 7 kg yem ile 1 kg et üretilebilmektedir (kapalı entansif üretim yapılsa bile). Zaten küçükbaş hayvanlar rızkının % 80′ ini meradan topar.
30 yıl önce 42.5 milyon olan koyun varlığı bu günlerde 30 milyona düşmüş durumda. Nüfusa bağlı olarak 1990’lı yıllarda kişi başına düşen koyun 0,83 iken bugün kişi başına düşen koyun sayısı 0,31’e düşmüştür.
Tarım Orman Bakanlığımızca tarımda tüm alanlarda olduğu gibi koyunculuk işletmeleri ve üreticilerine destekler veriliyor ancak küçük işletmeler yine hak ettiğini alamıyor. Mesela 250 baş koyunu olan işletmelere çoban desteği veriliyor. Türkiye’de 250 baş ve üzeri işletme sayısı % 5, küçük işletmelerin oranı % 95. Çoban desteği ya % 5 işletmeye verilecek ya da daha fazla veriliyorsa işletmeler arası çiftçi kayıt sisteminde birlikte yazılma olacak. Destek verilirken bunu planlayan uzmanlar bunu bilmiyorlar mı? Bence bilip bilmezlikten geliyorlar.
Bir başka önemli konu işletme büyütmek isteyen üreticilerimiz veya yeni başlayacak üreticilerimiz, amacı üretim olmayan daha önce sadece hibe ve teşvikten yararlanmak için verilen imkânları yanlış kullanan ve adeta kurumları peşine takan art niyetli insanlara karşı alınan önlemler yüzünden prosedüre takılmaktadırlar.
Koyunculuk; Türk Milletinin geleneksel tüketim alışkanlıkları, çayır-mera şartları, iklim ve coğrafik yapısı, istihdam sağlaması, köyden şehre göçü tersine çevirebilmesi, verimliliği ve sosyo-ekonomik yapıya uygunluğu gibi sebeplerden dolayı önemli bir istihdam ve üretim seçeneği olarak acil çıkış kapısı olarak değerlendirilebilir.
Koyun yetiştiricileri zor zamanlarında desteklenmeli ve halka koyun eti tüketimi özendirilmelidir. Bu yapıldığı takdirde mevcut kırmızı et kaynaklarından olan koyun değerlendirilmekle birlikte, hem ülkedeki yem kaynakları yerinde ve doğru kullanılmış hem de işsizliğe ve köyden şehre olan eğilimi şehirden köye yönlendirilmiş olacaktır.
“Koyun; Türk Milletinin Orta Asya’dan, Anadolu’ya yanında yürüyen erzak deposudur. ”diyor teyzeoğlum Doç.Dr. Ali KARABACAK.
Koyun; etinden, sütünden, yapağısı, sakatatları ve gübresinden yararlanılan, sevk ve idaresi kolay, bereketli hayvandır. Milletimizin temelinde ve ruhunda bitkisel üretime, hayvancılığa sevgi ve ilgisi her zaman vardır.
“Her mahlûk kendi nasibini alır. Yürüyenler yiyeceklerini ve uçanlar da yemlerini bulurlar”. diyor Yusuf Has Hacip.
Tarım Orman Bakanlığı yürüyen nasibini arayan bereket ile iltifat eden koyunculuğun, et üretimindeki payını arttırmak için, üreticilerimizin ekonomik ve sosyolojik durumunu bir daha gözden geçirmesi gerekiyor.
Bir söz de hanım kızlarımıza: Köyde kendisine işçilik yapacak, üretim yapacak gençlerimizin yanında olun, onlardan uzak durmayın hanım kızlar. El işinde ömrünüz çürüyüp gideceğine gençlerimizle omuz omuza verin, siz de bir ucundan tutun da hem üretin hem de sefasını sürün. Koyunculuğumuzun belki de en önemli sorunu çoban bulunamaması. Afganlılar olmasa çobancılık sektörü duracak. Biz aklımızı başımıza alalım, üretimin ve üreticinin yanında olalım. “Kendine işçilik yapmayan ele amelelik yapar” diyor atasözümüz.
Hadi kadını erkeği üretimden yana taraf olalım, düne göre bugün daha çok üretmemiz gerektiğinin farkına varalım. ÜRETELİM Kİ BÜYÜYELİM, GÜÇLÜ OLALIM.
#üretimdekaltürkiyem
#topragınadamı