İKİNCİ HARMANIMIZ: MISIR
Mısır, kültür bitkileri içerisinde dünyada buğday ile birlikte en fazla üretimi yapılan bitki türü olup insan gıdası ve hayvan yemi olarak tüketiminin yanı sıra endüstride nişasta, irmik, şurup, dekstrin, yağ ve alkol gibi destilasyon ve fermantasyon ürünlerinin elde edilmesinde kullanılmaktadır. Mısır en yüksek enerji değerine sahip tahıl tanesidir. Tane veriminin de çok yüksek olması sebebiyle birim alanda diğer tahıllara göre daha fazla sindirilebilir enerji üretir. Nişasta oranı en yüksek (%73.4), selülozu en düşük (%2.9) ve yağ oranı en yüksek (%4.4) tahıl cinsi olması, mısır tanelerinin yüksek enerjiye sahip olmasının ve lezzetli bir yem kaynağı olarak hayvanlar tarafından sevilerek yenmesinin nedenini açıklar.
Gelişmiş ülkelerde tüketilen mısırların büyük bir kısmı hayvan yemi olarak kullanılırken az gelişmiş ve geri kalmış ülkelerde çok büyük bir kısmı insan beslenmesinde kullanılmaktadır. Ülkemizde mısırın % 76’sı yem sanayinde, % 17’si nişasta sanayinde, % 7’si ise diğer alanlarda kullanılmaktadır.
Türkiye’de mısır üretim yönüyle, tahıllar içerisinde buğday ve arpadan sonra üçüncü sırada yer almaktadır. Bugünkü üretim ve verim değerleri mısırın gelecekte daha çok önem kazanacağını ortaya koymaktadır. Son yıllarda Türkiye’de mısır üretiminin desteklenmesi nedeniyle mısır ekim alanı ve üretiminde kayda değer artışlar olmuştur. Bunda, İç Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerimizde mısır ekim alanlarının artması yanında, kıyı bölgelerimizde ikinci ürün mısır üretiminin artmasının payı büyüktür.
Mısır üretimimiz son yıllar itibari ile ülke ihtiyacının büyük bir kısmını karşılayacak düzeye ulaşmıştır. Ülkemizin mısır üretiminin 2020 yılında 6-6,5 milyon ton aralığında olacağı tahmin edilmektedir. Ülkemizde yıllık ihtiyaç duyulan mısır 7,5-8 milyon ton dolayındadır. Mısır üretimi uzun yıllar boyunca yurt içi tüketimi karşılayamamıştır. Mısır ihtiyacı ithalatla karşılanmıştır. 2005 yılında mısır üretiminin primle desteklenmeye başlamasıyla birlikte ekim alanları ve üretimde önemli artışlar gerçekleşmiştir. 2000‘li yıllarda 2 milyon ton dolayında olan mısır üretimi 2008 yılında 4 milyon ton dolayına ulaşmıştır. 2012 yılında Türkiye mısır üretimi 1930 yılına göre % 978’lik, 1960 yılına göre % 422’lik, 1990 yılına göre % 219 ‘luk, 2000 yılına göre % 200’lük bir artışla 4,6 milyon ton olarak gerçekleşmiştir. 2019 yılında ülkemizde 638.828 hektar alanda tanelik mısır ekimi yapılmış ve 6.000.000 ton üretim gerçekleşmiştir. Mısır üretimindeki bu artışın en önemli nedeni; yoğun üretim yapan bölgelerde hibrit tohum kullanımının yaygınlaşması, başta damla sulama olmak üzere üretim tekniklerindeki gelişmeler ve bunlara bağlı olarak artan mısır verimi ve dolayısıyla karlılıktır.
Bu üretim artışında ekim alanının artışı yanında yeni hibrit çeşitlerin kullanımı ve ileri teknolojinin üretimde kullanılması, yüksek verimli çeşitlerin geliştirilmesi, su ve gübrenin etkin kullanımı, mekanizasyon ve pazarlamasının kolay olması, ekim alanı ve üretiminin artması en önemli nedenlerdendir.
Mısır tarımı yoğun olarak Akdeniz Bölgesi, Karadeniz Bölgesi, Marmara, Ege ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde iken son yıllarda Konya Ovası Türkiye’de en fazla mısır üretim alanı haline gelmiştir. Bugün yaklaşık 60 ilimizde mısır tarımı yapılmakla birlikte yoğun olarak Adana, Mardin, Şanlıurfa, Sakarya, Osmaniye, Manisa, Mersin, Kahramanmaraş, Konya, Bursa, Aydın, İzmir, Samsun, Diyarbakır ve Hatay illerinde yapılmaktadır. Ülkemizdeki mısır ekim alanlarının yaklaşık % 70’ini tanelik , % 30’unu ise silajlık mısır ekim alanları oluşturmaktadır.
Ülkemizde ve dünyada mısır tüketimi artmakta, buna paralel olarak ekim alanının ve üretimi artmaktadır fakat bu yeterli düzeyde değildir. Türkiye, yıldan yıla artan mısır talebini karşılayacak potansiyele sahiptir. Üretimin artırılması ve sürekliliğin korunması üreticilerin elde edeceği gelire bağlıdır. Üretici, üreteceği ürünün kararını ürüne verilen desteklere ve pazarlama döneminde oluşan fiyat durumuna göre vermektedir. Salgın hastalık süreci de göstermiştir ki mısır fiyatlarının önümüzdeki yıllarda düşeceği tahmini hayal oldu. Bu yüzden Türkiye kendi ihtiyacını karşılayacak mısırı üretmek zorundadır.
Konya Ovası’nda bugünlerde ikinci harman, mısır hasat bereketi yaşıyor. Son yıllarda artan ekim alanı ve üretim ile birlikte Konya Türkiye’de en fazla mısır üretiminin gerçekleştiği il konumuna gelmiştir. Bu yıl TMO’nun 1325 TL/ton fiyat açıklamasına rağmen mısır fiyatları arpa, buğdayda olduğu gibi tüm dünya ile birlikte ülkemizde de yükselmiş 1850 TL/ton düzeylerine kadar çıkmıştır. Konya Ovası bereketli toprakları ve çalışkan çiftçisi ile ülke ihtiyacının önemli bir kısmını karşılarken, sınırlı su kaynaklarının olması ise gelecek açısından çiftçimizi karamsarlığa sürüklemektedir. Su kaynaklarının yetersizliği yüzünden Konya çiftçisini mısır ektiği için suçlamak gerçeklerle bağdaşmamaktadır.
“Milli Tarım Projesi” kapsamında “Milli Su Projesi”nin sisteme alınarak, Bakanlıkça uygulanan mazot, gübre, tohum, yem bitkileri, yağ bitkileri, damızlık desteği, süt vb. desteklemelerde 2009 yılından bu yana dillendirilen 1 ocak 2018 tarihinde yürürlüğe giren Milli Tarım Projesinin en önemli başlıklarından olan havza bazlı destekleme projesi hayata geçirilmelidir. Bu projenin adı havza bazlı destekleme olsa da ürün destekleme olarak devam etmektedir. Yani tüm ürünler ülkenin her yerinde aynı desteklenmektedir. Ülkemizin arz-talep dengesi kurularak kendine yetebilir bir üretim planlamasına acil ihtiyaç duyulmaktadır. Üretim planlaması ile bölgelerimizin iklimi, yağış rejimi, sulama imkânına göre havza bazlı ürün destekleme programı bölgesel avantaj ve dezavantajları göz önüne alınarak yeniden düzenlenmeli, destekleme programına göre ülke genelinde bitki paterni yeniden şekillendirilmelidir.
Konya Türkiye ortalamasının çok üzerinde birim alandan yüksek mısır verimlerinin alındığı ildir. Konya çiftçisi tüm ekim alanlarında damla sulama yöntemi ile yetiştiricilik yapmakta ve bilimin getirdiği tüm yenilikleri üretimde kullanmaktadır. Bunun sonucu olarak da birim alandan en yüksek verim değerlerine ulaşmaktadır. 2020 yılında temmuz ve eylül aylarında mevsim normallerinin üzerinde ve uzun süreli sıcaklar ve buna bağlı olarak mısırda sinek mücadelesinde tüm müdahalelere rağmen, istenilen sonuç alınamamıştır. Bu yıl, 2019 yılına göre 250-400 kg/dekar verim azalması yaşanmaktadır.
İklimsel nedenlerle hastalık ve zararlı sorunun büyük olduğu başta Çukurova olmak üzere sahil bölgelerinde, mısır monokültürünün sakıncaları görülmeye, hastalık ve zararlı sorunları artmaya, maliyetler yükselmeye ve sürdürülebilirlik zorlanmaya başlamıştır. Başta Güneydoğu Anadolu, İç Anadolu ve Geçit Bölgeleri olmak üzere sürdürülebilirlik ilkelerine uyularak üretim potansiyelleri değerlendirilirken, monokültürün yoğunlaştığı alanlarda, ekim nöbetli uygulamalarını benimsetecek, sürdürülebilirliği garanti altına alacak destek ve diğer teknik önlemler alınmalıdır.
“Türkiye’nin 2020 yılı tarımsal üretimi ve ürünlerin değeri tatmin edicidir. Ancak üretim 2019 yılı girdi fiyatları ile oluşmuş, nasıl yemde üretim girdilerinin artışı ile yükselme olduysa 2021 yılı üretim sezonu girdi fiyatlarının yükselmesiyle kolay geçmeyecektir. Sadece kendi üretimimiz değil ithalat-ihracat dengesi için dünya piyasasına entegre olduğumuzu unutmamalıyız.
Özellikle mısır, buğday ve çeltikte fiyat artışının gerçekleşmesi 83 milyonu dikkate alan bir yeterlilik hesabının gözden geçirilmesi gerektiğini ortaya çıkarmaktadır. Türkiye, nüfusu yanında ülkede bulunan kayıtlı, kayıtsız göçmenlerin sayısı, turist sayısı ve iç savaş ve başka nedenlerle üretimden düşen çevremizdeki ülkelerde bunlara ihtiyaç duyan insanların sayısı, yardımların yapıldığı insanların sayısının belirlenmesi üzerinde çalışılması ve planlamaların çok daha yüksek nüfusa (muhtemelen 100-120 milyon) göre yapılması gerekecektir. Bu çalışmalar çevremizdeki sorunlar çözülünceye kadar daha gerçekçi bir üretim planlaması, dış ticaret öngörüsü, daha etkili ve hızlı politikalar üretilmelidir.
#topragınadamı






