Celil Çalış – Toprağın Adamı

Toprak Canlanırsa Ekonomi Canlanır

“Geçtiğimiz günlerde düşen cemrelerle birlikte doğa uyandı. Bundan sonraki süreçte toprağın ısınmasıyla birlikte yağışlar daha da anlamlı ve faydalı olacaktır.”

Geçtiğimiz sonbahar tarımsal açıdan hem yağış hem de nem açısından oldukça verimsiz geçmişti. Yağışsız geçen sonbahardan sonra umudumuzu bağladığımız kış aylarında kar yağışı olmasa da sonbaharın açığını kapatmasa da bitki ve toraktaki nem açığını, en azından stresi giderecek kadar yağış oldu. Mart ayı kar ve özellikle yağmur yağışı olarak üretim sezonunun geride kalan aylarındaki açığını kapattı ve karamsarlığı adeta umuda dönüştürdü. Ülkemizin 24 milyon hektar alanında 6.5 milyon hektar alan sulanmaktadır. Bölgelere göre yağış miktarı ve dağılımı farklılık göstermekte olup, doğaya bağlı tarım yapılan alanlarda yağış yetersizliğinden etkilenme olayı farklılık göstermektedir. Orta Anadolu ve özellikle güney kesimini oluşturan Konya Ovası yağış yetersizliğinde biçer girmeyen tarlaların, heba olan alın teri, emek ve masrafların ağıtlarıyla doludur.

İklim değişikliği, küresel ısınma, mevsim kayması, adına ne dersek diyelim dünyanın gittiği bu olumsuz duruma rağmen tüm şartlar zorlanarak tarımsal üretimin sürdürülebilirliğini sağlamak için Devlet-Millet el ele verip sebep oluşturulması bir mecburiyettir.

Çalışmak, uçup giden bir alışkanlıktır; bırakması kolay, yeniden başlaması zor bir alışkanlıktır. diyor Victor Hugo

Konya’da son zamanlarda etkili olan yağışlarla birlikte, barajlardaki doluluk oranında da artış gözlendi.  “Yağış, bize umut oldu ancak baraj ve göllerde maalesef yeterli su depolanmadı”. Geniş tarım alanlarına sahip bölgede tarımsal sulamanın büyük bir kısmının yeraltı sularından sağlandığı Konya’da, son zamanlarda etkili olan yağışlar yüzleri güldürüyor.

2021 Mart ayında etkili olan yağış ovada hububata nefes, ekilecek baharlık ürünler için toprak hazırlığına can suyu oldu. Geçtiğimiz yıllarda yaşanan kuraklık, gerek çiftçilere gerekse vatandaşlara büyük bir korku yaşatmıştı.  2020 yılının yaz ve sonbahar aylarındaki yağış miktarının azlığı da kuraklık korkusunu bir kez daha gün yüzüne çıkarmıştı. Türkiye’nin önemli merkezlerinden biri olan Konya Kapalı Havzası, bahar yağışlarının devamıyla bereketli bir hasat sezonuna kavuşacaktır inşallah.

Kar yağışının azlığı ile su depolama alanlarının istenilen doluluğa ulaşmaması nedeniyle ekim zamanı gelen baharlık ürünlerde de tedbirle farklı tercihlere yönelmemizi işaret etmektedir. Keza 600 bin hektar sulu alanın 180 bin hektarı yüzey sulama ile sulanmakta ve yüzey suyundaki yetersizlik tedbir almayı gerektirmektedir. Yüzey sulamasını yöneten sulama birlikleri üreticilerimizi az su tüketen bitkileri ekmesi konusunda uyarmakta, keza üretim sezonu ortasında verilebilecek suyun bitmesi feryadı arttıracak ancak su temininde feryadın faydası olmayacaktır. Yıl içerisinde yaşanacak zorlukları gidermek için kurumların çabası yetmezse onca geniş alanı tankerlerle taşıma suyla sulama imkânımızın olmadığını hepimiz bilmekteyiz.

Baharlık ürünlerin ekim tercihlerinde üreticilerimiz illaki önceki yıllarda edindikleri tecrübelere göre karlılık esası etkili olacaktır. Şu gerçeği unutmayalım: Dünyada önlenemeyen Covid 19 salgını nedeniyle tarım ürünlerin değeri yükselerek devam edecektir. Bu sebeple üretilen ürünler mutlaka dünya serbest piyasasında oluşan değerle alıcı bulacak ve girdi maliyetlerine gelen yüksek zamlara rağmen üretici kar edecektir. Temel sorun kuraklık riskinin olmadığı ve sulanan alanlarda su kısıtının üreticileri üretim sezonu ortasında çaresiz bırakmaması.

Dünyada seyreden ürün fiyatlarına göre ülkemizde ve özellikle Konya’mızda sulu tarım alanlarında tercih edilmeyen neredeyse münavebe de ekimi yapılan buğday; bu yaz daha da değerlenerek, neden ekmedim dedirtecek değer elde edecektir.

Devler gibi eserler bırakmak için, karıncalar gibi çalışmak gerekir. diyor Necip Fazıl Kısakürek

Bölgemizde 2020 yılı ekim alanları ve elde edilen üretimlere baktığımız zaman üreticilerimizin arayış ve telaşta olduğunu görebilmekteyiz. Bunu gidermek için sözde kalan Milli Tarım Projesi’nin en önemli ayaklarından “Havza Bazlı Destekleme” programını artık hayata geçirmemiz gerekiyor. Hayata geçirelim ki üreticimiz ne ekeceğim telaşı yerine desteklenecek ve elde edeceği karı bildiği üründe daha kaliteli yüksek verimi alma telaşına düşsün.

Bir örnekle durumun vahametini ortaya koyarsak; şeker pancarı üretiminde ekiliş alanı, verim ve kalite olarak Türkiye’nin lokomotifi olan Konya Ovası’nda uzun yıllar Konya, Çumra, Ereğli, Ilgın şeker fabrikaları hinterlandında 85.000 hektar şeker pancarı ekilerek ülkemizin şeker pancarı üretiminin % 35, şeker üretiminin % 38 i karşılanırdı.  2020 yılında 91.600 hektar alanda şeker pancarı üretimi yapılmış, 6.100 hektar alanda yapılan üretim özelleştirilen ve kendi hinterlandında üretim yapamayan şeker fabrikalarına sözleşmeli veya açık ekim yaparak satış yapan üreticilerimizin alanları.  Su sıkıntısının feryadını yaparken üretim alanı dışında işlenen sanayi ürünü üretimi ne kadar doğru?

Yine yüksek verim alınan mısır üretiminde silajlık dahil 2015 yılında 78.000 hektar alanda üretim yapılırken, 2020 yılında 145.000 hektarı geçmesi incelenmelidir. Türkiye ortalamasının üzerinde verim alındığı, tamamının damla sulama ile üretildiği gerçek ancak mevcut su varlığımızla eğer tekrar edip durduğumuz “Havza Bazlı Destekleme” uygulanırsa bölgemize uygun çok daha fazla alanımızı sulayacağımız gerçek. Ülkemizin mısır ihtiyacı için yapılacak üretimde su sorunu olmayan Çukurova ve Güney Doğu Anadolu’da desteklenerek karşılanmalıdır. 

Konya açısından sevindirici olan başka istatistik ise 2015 yılında 11.000 hektar olan kuru fasulye üretim alanı Bakanlıkça uygulanan tohum desteği, üreticinin karlılığının artması ve yerli sertifikalı tohumlarımızın üretim alanlarında yerini almasıyla 18.500 hektara çıkarak Türkiye ekim alanlarının % 21’ini tek başına karşılamaktadır. Kuru fasulye de sulu tarımda üretilen ancak az su tüketen, verim ve kalite olarak Orta Anadolu’nun endemik bir bitkisidir. Türkiye üretiminin % 35’i Konya’da, % 50’si KOP bölgesinde üretilmektedir.

Üreticilerimizi bekleyen bir başka sorun sulu tarım alanlarında son iki yılda % 123 zamlanan ve toplam üretim masrafının % 50’sini geçen enerji giderleridir. Ödeme zamanında geliri olmayan üreticilerimizin büyük çoğunluğu kredi veya başka yollarla elektrik faturalarını ödeme yoluna gidip, enerji giderini daha da yükseltmektedir.

Baharlık ürünlerde doğru ekim için iyi bir tarla hazırlığı, iyi bir gübreleme sistemi aynı zamanda kişiye dayalı ekim yani komşu ekti bizim de ekmemiz lazım deyip acele etmek yerine, mümkün olduğu kadar toprak hazırlığını müteakiben rutubeti, tav miktarı, tav pozisyonu iyi ayarlanabilir ise % 10- % 15 oranında verim artışı sağlanabilir.

Üreticilerimize ilkbahar son donlarının 23 Nisan’a kadar olabileceğini baharlık ürünlerde 15 Nisan sonrası ekime başlamaları gerektiğini hep uyarsak da geçtiğimiz günlerde sıcak havayı görüp mart ayı başlarında ekim yapanlar oldu. Çıkışı yapan fidelerin dona maruz kalması sonucu tekrar ekim yapmak zorunda kalan üreticilerimiz oldu yine, olsun onlarda tarım ailesinin laf dinlemeyen çocukları diyelim.

Sertifikalı tohum; seçilmiş, tescillenmiş akabinde güzel bir üretim sistemine alınarak elenmiş, ilaçlanmış, tamamen çiftçilerimizin ekimine hazırlanmış, üretim ve piyasa denetimi dahil tüm prosesleri bakanlık kontrolünde olan tohumdur. Dolayısıyla üretim kalitesinde yüksek verimler elde edilir. Unun kalitesi, makarnanın kalitesi vardır. Rekolte miktarları vardır. Proteinler de çok önemli kriterlerdir. Toprak yapımıza göre, bölgemize göre iyi bir tohum, iyi bir ürün seçebilirsek çiftçinin %30- % 40’lara varan verim artışı aynı zamanda da kalite getireceği için çiftçiler yüksek karlar elde edeceklerdir.

Hububat alanlarında artık ilk azotlu gübreleri, hatta bazı çiftçilerimiz tamamını attı. Bundan sonraki dönemde yabancı ot mücadelesi, azotun ikinci kısmını ve tavsiye edilen iz elementler uygulanacak. Üreticilerimizi hububat hastalıklarının olabileceği konusunda bir kez daha uyarmak istiyoruz. Ancak bitki beslemede kullanacağımız sıvı gübre, iz elemenler mutlaka marka tescili alınmış ürünlerden seçilmelidir. Etiketlerinde belirtilen içeriğin olduğu veya tam olduğundan emin olmalıyız. Keza daha ucuz diye birçok üreticimiz kullandığı ürünün içeriğinin olmadığı veya yeterince olmadığını sonradan anlıyor ancak iş işten geçmiş oluyor. Zirai Mücadele konusunda ne yapmalıyız? konusunun bir sonraki yazımızda sizlerle sohbetini yapacağız.

Bereketli, afetsiz bir üretim sezonumuz olmasını diliyorum.

#topragınadamı

Celil Çalış

1973 Yılında Konya/Kadınhanı ilçesinde doğan Celil ÇALIŞ, Konya Çumra Ziraat Meslek Lisesinden 1992 yılında mezun olduktan sonra Tarım ve Köy işleri Bakanlığı Erzurum / Çat İlçe Müdürlüğünde Ziraat Teknisyeni olarak göreve başladı. Sırasıyla Antalya / Elmalı, Antalya /Alanya ve Konya İl Tarım Müdürlüklerinde değişik kademelerde görev yaptı.

Previous Post
Next Post

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir