Bitkisel üretimde yıllık yağışın verimliliğe etkisi olmakla birlikte, en fazla etkili olan husus yağışın bitki yetişme dönemindeki yıllık dağılımıdır. Uzun yıllar dikkate alındığında özellikle yıllık yağış oranının yüksekliği gerekse yetişme dönemindeki dağılımın düzenli olması verimlilik ve kalite açısından önemlidir.
Yağışlar neden bu kadar önemli? Ülkemizde 24,5 milyon hektar tarım arazisi varlığının 16,5 milyon hektar alanında tarımsal üretim yapılmakta, ekilmeyen alanlar ve nadas alanları neredeyse üretim yapılan alanın yarısını oluşturmaktadır. 6,5 milyon hektarı sulanmakta, geriye kalan alanlarda doğaya bağlı tarım yapmaktayız. Ülkemiz yağış yönünden yeterli olmayan bir iklim kuşağında olup, tarım yapılan alanlarımızın büyük çoğunluğunda sulama bitkisel üretimde istediğimiz seviyelere gelebilmek için zaruret oluşturmaktadır.
Yaz ve sonbaharda aylarında meteorolojik, hidrolojik ve tarımsal kuraklığı yaşadık ve tedirginlikler had safhaya ulaştı. Aralık ve ocak ayı yağışları bir nebze nefes aldırsa da ihtiyacımızı gidermedi. Ancak ekimi yapılan hububat alanlarının havaların da yüksek oranda don olmadan ılıman gitmesiyle çıkışını sağladı. Günlerdir beklenen beyaz bereket artık tedirginlikleri bir nebze umuda dönüştürdü. Umut ve dua ediyoruz bundan sonraki süreçte yağışlarımız mevsim normallerine hatta afetsiz üzerine çıkar.
“Kar örtüsü hububatın altında faaliyeti sürdürebildiği soğuklama isteğini üşümeden karşılayabildiği vejetasyon döneminde önemli ihtiyaçlardandır. Karın erimesi ile tamamının toprağa infiltre olması yüzey akışı ile kaybı olmayacak tamamı etkili yağış olarak toprağa girecektir. Yeterli kar örtüsünün oluşması zirai mücadele açısından olumlu sonuçları oluşturacaktır. Bazı hastalık ve zararlılar kar altında etkisini kaybedecektir.
Yağış dağılımındaki değişimin kuraklık ritminde farklılığa sebep olması, kuraklığa yaklaşımda değişikliğe, yeni araştırma ve uygulama stratejilerinin ortaya konulmasına neden olmuştur. Örneğin ilkbahar kuraklığı çoğunlukla da kış kuraklığı ile birleşince bazı yıllar erkenciliğin kuraklıktan kaçış mekanizması olarak yetersiz olmasına hatta olumsuz sonuçlar ortaya çıkmasına neden olmaktadır (2006-2007 ve 2011-2012 yıllarında olduğu gibi). Bu durumda çeşit geliştirme stratejisinde, erkencilik dışında diğer tolerans mekanizmaları üzerinde durulma gereksinimi ortaya çıkmıştır. Ayrıca kar örtüsüz yıllar fizyolojik kuraklık sorununa ve soğuk zararına da neden olmakta ve çeşit ıslahında bunların da göz önünde bulundurulması gerekmektedir.
Yağışlar ile yeraltı suları arasında doğrudan bir ilişki bulunmaktadır. Genellikle yıl içindeki yağışların fazla olduğu kış ve bahar aylarında yeraltı suyu seviyeleri artarken, yağışların çok az olduğu yaz aylarında ise düşmektedir
2020-2021 üretim yılında 1 Ekim-31 Ocak 2021 döneminde ülke ortalaması olarak düşen yağışlar uzun yıllar ortalaması ve geçen yıl yağışlarının altında gerçekleşmiştir. Ülke ortalaması olarak dört aylık yağış 194,9 mm olup, uzun yıllar ortalamasının (261,4 mm) ve geçen yılın (214,9 mm) sırasıyla %25 ve %9 olmak üzere altında gerçekleştirmiştir.
Sonbahar yağışları tüm bölgelerde uzun yıllar ve geçen yıldan düşük olurken, en fazla azalma İç Anadolu Bölgesi’nde olmuş, Ege ve Karadeniz Bölgelerinde ise son 40 yılın en kurak sonbaharı yaşanmıştır. Ülke genelinde aralık ayında da kuraklık seyri devam etmiştir. Bölge ve illerin tamamında (Antalya ve İzmir hariç) dramatik düşüşler kaydedilmiştir.
Buna karşılık ocak ayında yağışlar ülke genelinde uzun yıllar ve geçen yıl yağışlarının üzerinde gerçekleşmiştir. Bu ayda yağışlarda uzun yıllara göre %43 ve geçen yıl yağışlarına göre %53 artış meydana gelmiştir. Bu ayda tüm bölgelerde değişen oranlarda yağış artışı olmuştur.
2020 yılında ülke genelinden uzun yıllardan daha sıcak bir sonbahar mevsimi yaşanmıştır. Benzer durum aralık ayında da devam etmiştir. Uzun yıllar ocak ayı ortalama sıcaklığı 2.7 °C iken, 2021 Ocak ayı 5.4°C olarak gerçekleşmiştir.
Bu dönemde (1 Ekim-31 Ocak 2021) Marmara Bölgesi’nde yağışlar uzun yıllar ortalamasına ve geçen yıla göre sırasıyla %10 azalma ve %33 artma, Ege Bölgesi’nde %17 azalma ve %19 artma, Akdeniz Bölgesi’nde %19 ve %26 azalma, İç Anadolu Bölgesi’nde %38 ve %21 azalma, Karadeniz Bölgesi’nde %39 ve %13 azalma, Doğu Anadolu Bölgesi’nde %28 ve aynı seviyede, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde %18 ve %26 azalma olmuştur.
Genel olarak değerlendirildiğinde tüm bölge ve illerde meteorolojik ve hidrolik kuraklık (yer altı ve yer üstü su seviyelerinde önemli düşüşler) yaşandığı ancak kışlık hububat ekiliş alanlarında için henüz tarımsal bir kuraklıktan söz edilemeyeceği bunun için Mart-Nisan-Mayıs yağışları daha da önem kazanmıştır. Ancak, özellikle İç Anadolu ve diğer bölgelerle geçiş alanlarında ocak ayı yağışları ve uygun sıcaklık koşulları ile çimlenme ve çıkış eksikliklerinin büyük ölçüde tamamlandığı ve gelişimin devam ettiği görülmektedir. Bununla birlikte, toprakta su rezervinin yetersizliği dikkate alındığında sezonun kalanındaki yağışlara bağlılığın çok yüksek olduğu açıkça görülmektedir.
Buğday fiyatlarının TMO’nun açıkladığı fiyatların çok daha üzerinde seyretmesi, bölgelere göre değişen miktarlarda buğday ekim alanlarında artışı beraberinde getirmiştir. Sulu tarım alanlarında da üreticimiz bu yılki karlılığı ile daha az su tüketen ve masrafı az olan buğday üretimine yönelmiştir.
Konya Ovası’ndan arazi izlenimlerimizde sulu buğday-arpa ekim alanlarında bitki gelişimleri ekim zamanı, toprak hazırlığı, sulama, çeşit vb. durumlarına göre birbirinden çok farklı görünüyor. Son günlerdeki sıcak havalar ve sürekli esen lodos bitki gelişimini ve çıkışlara olumlu yansımış, fakat topraktaki nemi önemli ölçüde tüketmiş görünüyor. Yapraklarda soğuk zararı dışında herhangi bir mantari hastalık etkisi görünmüyor, Üreticilerimiz ilkbahar gübrelemesi için acele etmesinler, Mart başı-ortası gibi dönemde hava durumunu dikkate alarak gübreleme yapsınlar.
Ocakta yağan yağmurlar gerek sulu tarlalarda yüzey sertleşmesi sonucu gerekse kıraçlarda nem eksikliği nedeni ile oluşan çıkış yetersizliğini önemli ölçüde telafi etmiştir. Hızlı gelişen veya yeni çıkan buğdaylarda geçtiğimiz günlerde görülen -12 C varan düşük sıcakların yapraklarda tahribat yaptığı fakat öldürücü etki yapmadığını ve baharla birlikte toparlanacağını gözlemledik. Derin ekim yapılan yerlerde sarı kıvrım olmayan tarlalarda hala çıkışın devam ettiğini, bu yıl kış ılıman geçmesi ve esen lodos rüzgarları nedeni ile topraktaki nemin 15-20 gün yeterli olacağını, bu yıl bazı çiftçilerimizden gelen çimlenmeyen tohumların ilgili tespitlerde, tohumların çimlenme durumlarının olmadığı ve ölmüş oldukları, üreticilerimizin mevcut çıkan bitkilere iyi bakarak durumu telafi edebileceklerini gözlemlerimizdir.
Aralık, ocak ayında düşen yağmurlar, bu günlerde araziyi örten kar yağışı tedirginliğimizi alarak umudumuzu bahar yağışlarına taşıdı. Bu günlerde gece sıcaklıklarının -10 ve üzeri olacağı bildirilen meteorolojik verilere göre arazinin karla kaplanması imdada yetişen bir örtü oldu. Üstü açık fabrikalar olan tarım alanlarında üretimin ne kadar risk ve zorluklarla yapıldığını görmekteyiz. Geleceğe umutla bakabilmek için üreticimizin temel girdilerinde desteklenmesi ve üretimde kalmaları için sebepler oluşturmalıyız. Ayrıca yağış yetersizliği, yeraltı ve yerüstü su kaynaklarının kıtlığı nedeni ile orta ve doğu Anadolu başta olmak üzere sulanabilecek tüm alanlarımızı sulamak için Milli Su Projemizi bir an önce hayata geçirmek için yarından tezi yok adım atmalıyız.
#topragınadamı



